
Geçtiğimiz haftalarda sonsuzluğa uğurladık Vedat Türkali’yi. O yaşamını işçi sınıfının kurtuluşu mücadelesinde yer almakla anlamlandırmış, bu onurla son nefesini vermiş büyük bir yazar ve şairdi. Senaryosunu büyük bir özenle yazdığı “Güneşli Bataklık” filmi ise kapitalizm bataklığını kurutacak güneşin işçi sınıfının mücadelesi olduğunu ortaya koyan değerli ve öğretici bir filmdir. 17 Eylülde UİD-DER Gebze temsilciliğinde bir araya gelen değişik sektörlerden işçiler hem Vedat Türkali’nin bu filmini izlediler hem de filmin anlattıkları üzerine anlamlı bir sohbet yürüttüler.
Güneşli Bataklık 1977 yılında yapılmış bir film. O dönemlerde işçi sınıfının mücadelesi çok güçlüdür. İşçiler hem sendikal ve hem siyasal anlamda geçmişe ve bugüne oranla son derece örgütlüdür. İşte bu nedenle sermaye sınıfı yükselen işçi sınıfı hareketini ezmek için 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesinin zeminini döşemektedir. Kanlı tertipler sahneye konulmakta, katliamlar gerçekleştirilmektedir. İşçilerin grevlerine saldırılar, mücadeleci işçi ve sendikacılara yönelik saldırılar yoğundur. Hem o dönemleri daha iyi anlamak hem de filmde emeği geçenlerin duygu ve düşüncelerini aktarmak amacıyla gösterimden önce filmin kamera arkası görüntülerine yer verildi. Burada Türkali, kendi ağzından o dönemi ve filme neden “Güneşli Bataklık” ismini verdiğini anlatıyor. Bu toplumun sadece bir çirkef yığını, bir bataklık olduğuna inanmadığını, aynı zamanda umutlu bir toplum içinde yaşadığımızı ifade ediyor. Finans kapitalin en geri en karanlık gücünün, faşizmin cinayet yollarına başvurması karşısında işçi sınıfının birliğinin sağlanması gerektiğini dile getiriyor. Filmde rol alan oyuncularsa toplumun kurtuluşunun işçi sınıfının öncülüğünde yürütülecek mücadeleye bağlı olduğunu vurguluyorlar.
Filmde işçilerin birleşmesinin önüne dikilen yapay engelleri, patronlar sınıfının ikiyüzlülüğünü, sarı sendikacıların ihanetini, bireysel kurtuluş yolları arayanların dibe batışını o dönemin somut örnekleriyle görüyoruz. Pek çok yenilginin ardından işçiler birleşmeyi başardığında patronların nasıl da birbirine düştüğü çarpıcı bir biçimde anlatılıyor. Film izleyen işçilere son derece sürükleyici gelirken bir yandan da düşündürmeyi ustalıkla başarıyor.
Filmin ardından yapılan sohbetlerde işçiler çok duygulandıklarını, hem yaşamlarından hem işyerlerinden hem de mücadelelerinden kesitler bulduklarını dile getirdiler. Bugün de karanlık bir dönemden geçmemize, işçi sınıfının yenilmiş ve dağınık görüntüsüne rağmen bu durumun kalıcı olmadığını vurguladılar. Vedat Türkali’yi bu güzel filmle yeniden anmış olmaktan mutlu olduklarını dile getirdiler.