İsveç’te sağ koalisyon hükümeti, komşu ülkelerden ucuz işgücü sağlanmasını kolaylaştırıcı yeni yasalar çıkarıyor ve patronlara daha fazla kâr sağlamak için elinden gelen her şeyi yapmaya devam ediyor. Polonya’dan, Litvanya’dan ve diğer komşu ülkelerden işçi getirip saati 130 kron yerine 50 kron vererek, hem yerli işçileri işsizlikle tehdit ediyor hem de işçiler arasında rekabetçiliği, onlara karşı kini büyüterek, işçiler arasında düşmanlığı körüklüyor.
Mevsimlik işçilerden çok kâr ediliyor. Vergi vermeden, el altında hazır işçi. Bu ülkelerden gelen yoksul işçi kardeşlerimiz içinse burası daha fazla gelir sağlanacak bir ülke olarak algılanıyor. 3-5 işçi birlikte bir odayı paylaşınca, eldeki parayla çocuklarına bir dilim ekmek yerine iki dilim ekmek parası gönderebiliyorlar.
Sömürünün modern biçimleri yasalarla güvence altına alınmaya çalışılıyor. Toplu sözleşmelerde ücret artışlarının frenlenmesi nedeniyle sendikalar bu duruma tepki gösteriyor. İsveç’te metal sektöründe faaliyet gösteren çeşitli Amerikan firmaları işçi çıkarmaya devam edeceklerini açıkladılar. Bunlar, dünya pazarındaki satışların düşmesini gerekçe gösteriyorlar. İşçiler arasında telâş ve umutsuzluk yaratarak işçi direnişlerini kırmayı hedefliyorlar. İşin ideolojik ve politik yönlerinin yanı sıra psikolojik yönleri de var. Moral bozmayı ve boyun eğdirmeyi hedefliyorlar. Latin Amerika’da esen sol rüzgârların fabrika bacalarını da saracağından korktuklarından, ön hazırlık yapıyorlar.
Biz hayatı yaratan işçiler olarak dünyadaki gelişmeleri algıladığımız zaman, ortak sorunların ortak mücadeleyi zorunlu kıldığını görürüz. Dünya çapında dayanışmanın örgütlenmesi ve deneylerin paylaşılması zorunluluk haline gelmiştir. Ben de İsveç’ten kısa haberlerle sizlerle dayanışma içinde olacağım. Bu dünya bizim, hayatı yaratanlar bizleriz, yönetenler de bizler olmalıyız.