
Bu yıl 9. sınıfa yeni başlayan bir kızım var. Anadolu lisesine gidiyor. Geçtiğimiz günlerde kadın öğretmenlerinden birisi derste “kadınlar asla çalışmamalı, evde olmalı, oturmalı” demiş. Kızım eve gelince bana öğretmeninin söylediklerinden bahsetti. Ben de kızıma öğretmenin bunu deyince neden “hocam, siz de bir kadınsınız ve çalışıyorsunuz, bize ders veriyorsunuz. Biz okuyoruz, okulu bitirip evde mi oturalım? Neden kadınlar çalışmamalı, önlerindeki engel ne?” diye sormadın dedim. Kızım da hocanın böyle bir şey demesine şaşırdıklarını ve bir şey diyemediklerini söyledi.
Sonra düşündüm. Hükümetin kadınlara yönelik söylemleri geldi aklıma. Hükümet kadınların evde durmasını, çocuk yapmasını, genç kızların okulu bitirir bitirmez evlenmelerini, hamile kadının dışarıya çıkmamasını, kılık kıyafetlerine dikkat etmesini dayatıyor kadınlara. Tabii tüm bunlar biz emekçi kadınlara ve bizim kızlarımıza yönelik. Zengin kadınların böyle şeylerle karşı karşıya kaldığını hiç görmedim, duymadım. Okulda da kızımın öğretmeni kadına yönelik bu gerici bakışın temsilcisi olarak karşımıza dikilmişti. Ve öğretmen sadece kızımın sınıfında değil okuldaki tüm kız çocuklarına bu zihniyeti aktarıyordu.
Lise yılları bir öğrencinin yaşam anlayışının, dünya görüşünün ve düşüncesinin oluşmaya başladığı yıllardır. İktidarı elinde tutmak ve kendi istediği gibi bir gençlik yaratmak isteyen egemenler, eğitim sistemini, öğretmenleri çok iyi kullanıyorlar. Biz anne ve babalar çocuklarımıza sahip çıkmalı, onların kendi ayakları üzerinde durmasını, yaşananlara karşı duyarsız kalmamasını, mücadelenin içerisinde yer almasını sağlamalıyız. Bunu da nasıl bir dönemden geçtiğimizi bilerek ve öğrenerek yapabiliriz. Mücadele etmek bizi ve çocuklarımızı bu gerici zihniyetten, baskıdan kurtarır.