
Bundan 10 yıl önce başımdan geçen bir olayı anlatmak istiyorum. O zamanlar köyde yaşıyordum. Köyde yaşayan insanlar hepimizin bildiği gibi kışın yakacak odunlarını genelde ormanda kurumuş ağaçlardan temin ederler. Ben bir gün ormandan kuru odun toplarken ormancıya yakalandım. Yakalanmaz olaydım, başıma gelmeyen kalmadı. Vakit akşam olduğu için kaçamadım da. Korkudan ne yapacağımı da şaşırdım. Sanki büyük bir suç işlemişim gibi. Sonra memur ismimi ve adresimi aldı. 6 ay sonra mahkeme çağrısı geldi. Mahkemede topladığım odunların kuru mu yaş mı olduğunu sordular. Ben de “tabi ki kuru” dedim. Ama mümkün mü bana inanmaları, inandıramadım. Sanırsınız gerçekten bu adamlar doğayı çok düşünüyorlar. İlk mahkemeden 2 ay sonra 6 ay hapis cezası verdiler. Sağdan soldan borç para bulup para cezasına çevirdik de cezayı, zor bela kurtuldum hapis yatmaktan.
Bu olayı bana yıllar sonra hatırlatan şey Artvin Cerattepe’de yaşananlar oldu. Artvin halkı yıllardan beri doğalarını koruma mücadelesi veriyor. Artvin’de ağaçların kesilmesi demek oradaki doğanın ekolojik dengesinin bozulması demek. Bölge aynı zamanda ağaçların kesilmesi ve madencilik faaliyetinin başlamasıyla beraber heyelan riskini de barındırıyor. Böyle bir tehlike varken yandaş şirket olan Cengiz Holding sermayeye yakışan bir tavırla bütün devlet gücünü de arkasına alarak Artvin halkının haklı mücadelesini boğmaya çalışıyor.
Ben bir kucak kuru odun toplamama rağmen 6 ay ceza aldım. Cerattepe’de doğayı tahrip eden Cengiz holding bırakın ceza almayı, arkasına devlet gücünü de alarak pişkince halka saldırıyor. Bu da biz işçilere gösteriyor ki sermaye doğayı düşünmez. Onun derdi sadece kâr etmektir. Yasalar da herkese aynı işlemez. Güçlüyü korur, zayıfa vurur.