Düşünün, bir mucize olmuş ve her birimize bir dilek hakkı verilmiş. Neler isterdik neler. Bazıları iş, ev, araba bazıları barış, özgürlük bazıları ise yiyecek aş peşinde. İşçilerin karşılaştıkları sorunlar saymakla bitmiyor.
Benim bu dönem en büyük derdim işsizlik. Bu yıl okulu yeni bitirdim. Artık işsiz bir mimarım. Yüksek maaşlı, koşulların rahat olduğu bir şirkette işe başlamayı dilemeliyim diye düşündüm. Beş milyar maaşım olsa hayatım çok güzel olabilir. Sonra biraz daha düşündüm. Belki ben maddi olarak rahat yaşayabilirim ama aynı şantiyede iskele tepesinde ölümle burun buruna çalışan Mehmet usta ne olacak? Ya da babasının maaşı yetmediği için çalışmak zorunda kalan, okula gidemeyen çocuklar? Burjuvazinin çıkardığı savaşlarda ölen milyonlarca genç? Cebimdeki para, yaşanan bunca çileyi de engelleyebilecek mi? Diğer insanları bir kenara koyduğumda, bu dilekle kendi hayatımı da düzeltemeyeceğimi fark ettim. Bütün insan ilişkileri çıkar üzerine kurulu. Güven, sevgi, arkadaşlık gibi şeyler sadece kelimeden ibaret. Daha çocuk yaştayken diğer öğrencilerden yüksek puan alıp sınavlarda onları geçebilmek için eğitim görüyoruz. Aynı kural iş hayatında da geçerli. Tüm çalışanlar diğerlerinin üstüne basıp geçerek terfi almak ya da patronun gözüne girmek için uğraşıyor. Bunun için tüm insanlığı suçlamak doğru olmaz. Gerçek sorumlu bizi bu hale getiren düzen. Ne yazık ki üç kuruş fazla maaş ile ne savaşları durdurabilirim ne de insan ilişkilerini düzeltebilirim. Tek başıma olduğum sürece ben de yarış içindeki insanlardan biri olmaya mahkûmum. Mesleğim ister mimarlık, mühendislik ister inşaat ameleliği olsun işçi olduğum gerçeğini değiştiremem. Bir mühendis, canı istediğinde Maldivler’e tatile gidebiliyor mu? Ya da bir mimar, “ben şantiye şefiyim bugün kendime izin veriyorum” diyebiliyor mu? Hayır. O da biliyor, işe bir gün gitmese patron kapının önüne koyuverir. Çünkü ünvanımız ne olursa olsun patronlar için bir makineden farklı değiliz. Maaşımız biraz dolgun diye sınıf değiştirmiş sayılmayız.
Ortak noktamız sorunun kaynağı yani içinde yaşadığımız düzen. Öyle ya da böyle bu düzen tüm işçilerin canını yakıyor. Herkesin bir dileği vardır ve tüm dileklerin gerçek olması için gereken tek şey var. Sömürü düzeninin yıkılması! Aslında bunun gerçekleşmesi için bir mucizeye ihtiyacımız yok. Bunu yapabilecek güç bütünüyle işçi sınıfında. Biz işçiler örgütlenip mücadele etmeliyiz. İşte o zaman gerçekleşmeyecek dilek kalmaz dünyada.