Derneğimiz UİD-DER’le, evleri Kentsel Dönüşüm (kentsel talan) Projesi kapsamında yıkılacak olan Başıbüyük halkına dayanışma ziyaretine katıldım. Başıbüyük’e ilk defa gidiyordum. Burjuvazi bu yerin güzelliği karşısında büyülenmişti ama beni büyüleyen sadece yerin güzelliği değildi. Başıbüyük halkının gösterdiği direniş, yıkımları engellemek için kararlılıkları, örgütlülükleri ve “ölmek var dönmek yok” demeleriydi.
Halkın kurduğu çadıra aldılar bizi ve kalabalık hızla toplandı. Ziyarete geldiğimizi duyanlar çadıra geldiler. Heyecanları, bizlerle ilgilenmeleri, evlerine sahip çıkmak istemeleri çok güzel ve anlamlıydı. Bu yıkımla karşılaşıncaya kadar polisle hiç sorun yaşamamışlardı. Alanlara çıkmamışlardı. Haklarını korumak için mücadele etmeleri gerektiğinden habersizdiler. Ama bıçak kemiğe dayanınca, koca denizde boğulmamak için çırpınmaya çalışan biri gibi mücadeleye atılmışlardı. Oysa duyarlı olmak için o bıçağın illa bizim canımızı yakması gerekmiyor. “Bugün onlara yarın bize” diyebilmeliyiz.
Başıbüyük mahalle derneğinin başkanı bize başlarından geçenleri ve yıllarca çalışıp didinerek yaptıkları evlerini korumak için nasıl mücadele ettiklerini anlattı. Yılların emeği ellerinden alınmaya çalışılırken polis artık kurtarıcı kimliğinden çıkmıştı onların gözünde. Evlerini korumaya çalışırken korkunç muamelelere maruz kalmışlardı. Gerçekleri bu sayede gördükleri için artık bütün alanlarda olacaklarını ifade ettiler. Artık hakları için sömürüye karşı direneceklerini söylediler.
Ayrılırken fotoğraf karelerini doldurduk yumruklarımız havada. Bizi uğurlamaları öyle güzel ve anlamlıydı ki… Sanki bir miting alanındaymış gibi yolun yarısına kadar bizimle geldiler sloganlarla. “Başıbüyük Halkı Yalnız Değildir” sloganıyla onlara desteğimizi bir kez daha gösterip oradan mücadelenin coşkusuyla ayrıldık.