
Bazı kitapları okumak zordur. Sayfalar okundukça insanın boğazı düğümleniverir. İşte İsmail Saymaz’ın 2016 yılında yayımlanan “Fıtrat” çalışması böylesi bir kitap. Aslında kitap acıların güzellemesi değildir. Fıtratına boyun eğmeyen işçilere Saymaz sevinç ve mutlulukların ne kadar yakın olduğunu anlatmak ister.
Kitap, iş cinayetlerinin nasıl bir “fıtrata” yani kaçınılmaz bir kadere dönüştüğünü tahlil ederek başlıyor. 1980 askeri faşist darbesi ve sonrasında gerçekleştirilen neo-liberal saldırılarla işçi sınıfı örgütsüzleştirildi. Örgütsüz işçiler zamanla kazanılmış haklarını ve hatta hayatlarını dahi koruyamaz hale geldiler. Özelleştirme, taşeronlaştırma ve sömürünün yoğunlaşmasıyla beraber iş cinayetleri de artmaya başladı. Bu zemine dikkat çeken Saymaz, iş cinayetleri gerçeğini siyaset, sermaye ve yargı üçgeninde yaptığı araştırmalarla ortaya seriyor.
“Fıtrat”, iş cinayetlerinde ön plana çıkan dört sektörü inceliyor. İnşaat, tersane, enerji ve madenden oluşan bu sektörlerde yakın zamanda korkunç iş cinayetleri yaşandı. Saymaz kitabında bu cinayetlerin otopsisini yapıyor. Hayatlarından aktardığı kesitlerle, işçilerin nasıl göz göre göre iş cinayetlerine kurban edildiklerini anlatıyor. Siyaset ve yargıyla kurdukları güçlü bağlarla patronların nasıl aklandıklarını güncel örneklerle anlatıyor. Her bölümün sonunda ise iş cinayetine karşı çeşitli mücadeleler örgütleyen temsilcilerin görüşlerini röportajlarla kitabına ekliyor.
İnşaat, maden, tersane ve enerji sektörlerinde özelleştirme, taşeronlaştırma ve sendikasızlaştırma ile iş cinayetleri “fıtrata” dönüştü. Patronların aç gözlülüğü ve kâr hırsı, ucuz işçilik ve yoğun sömürü Soma’yı, Ermenek’i, Torunlar’ı, Tuzla’yı, Aşkale’yi getirmiştir. Oysa Saymaz’ın Fıtrat’ın her sayfasında vurguladığı gibi, gerçekleşen bu iş cinayetlerinin hepsi önlenebilirdi. Yani gerekli önlemler alınsaydı binlerce işçi şimdi hayatta olacaktı. Fakat basit önlemleri dahi patronlara aldıracak hiçbir güç yok. Sendikalar güçsüz, mahkemelerde adil yargılama yok, para patronları kurtarmakta. Siyaset kâğıt üstünde aldığı önlemlerden ve kaderin ardına sığınmaktan başka bir adım atmamakta.
Neticede ateş hâlâ düştüğü yeri yakıyor. İş cinayetleri önlenemez bir biçimde artıyor. Hesap veren olmadığı gibi hesap sormaya kalkışanlar da baskılarla karşılaşıyor. Kapitalist sistem herkesin iş cinayetlerine “fıtrat” diyerek boyun eğmesini, kabullenmesini istiyor. 2016 yılında en az 1970 işçi ile iş cinayetleri, kötü bir rekora imza attı. Gün be gün artan cinayetlerin trajedisi, toplumu bilgilendirmek amacıyla yazılan kitapların çığlığı işçileri görev başına çağırıyor: Hayatta kalmak için örgütlen ve mücadele et, sermayenin icat ettiği fıtrata karşı dur!