1 Mayıs gününden bir gün önce, bize çocuklar olarak 1 Mayıs’a gelemeyeceğimiz söylendi. Çünkü Taksim’e gidilecekti. Bu bizim için biraz riskliydi. Bizim gelmememiz öngörüldü. Bizde bir kırılganlık, burukluk vardı. Çünkü o gün bizim günümüz, işçilerin ve işçi çocuklarının günüydü.
Bizler bu sisteme ve bu sömürü düzenine karşı olduğumuzu haykırmak için orada olacaktık. Parasız eğitim, parasız sağlık, parasız hizmet istiyoruz. Bizler hep ezilen bir sınıf olarak çalışıyor, yeri geliyor bu sistemde canımızı feda ediyoruz. Sizce bu ne kadar adil bir toplum? Birinin yediği on kişinin çalıştığı bu toplumda bizler ne kadar hakka sahibiz? İşte bu düzeni yıkmak, yerine daha güzel bir düzen kurmak gerek. Yani patronların baskılarının olmadığı, birliğin ve beraberliğin hâkim olduğu bir sistemde yaşamak ne güzel olurdu.
Bunları söylemek kolay, düşünmek kolay, bir de mücadelemizi alanlara döktüğümüzde herkes görecek bu büyük topluluğun neler yapabileceğini. Çünkü bizler, bir değil, üç değil, milyonlarcayız. Kocaman bir topluluk! Bu topluluk birleştiğinde bu sistemi çok kolay yıkacaktır. Tarihte birçok insan canını feda etmiş bu dava uğruna. Onlar gelecek nesil olan bizleri düşünmüşler, bunun için büyük bir mücadele vermişler. Bizler onların yürüttüğü davayı yükselteceğiz, alanlarda göstereceğiz. Bunun için 1 Mayıs’a gidemeyeceğime üzülüyordum.
Akşam derneğe gittiğimizde hazırlıklar yapılıyordu. Herkes bir işin ucundan tutuyor, yardım ediyor ve 1 Mayıs’a hazırlanıyordu. Bizim umudumuz kesilmemişti ama yine de çok fazla üzülüyordum. Sonra gecenin geç bir saatinde bir ağabeyimiz “Size bir müjdem var, 1 Mayıs’a siz de geliyorsunuz” dedi. Taksim’e çıkmanın imkansız olduğunun anlaşıldığını, 1 Mayıs Gebze’de kutlayacağımız ve bizim de geleceğimizi söyledi. Hepimizin gözlerinde çakmaklar çaktı, gözlerimizde bir ışıltı, bir parıltı vardı. Çünkü yarın bizim günümüzdü ve 1 Mayıs’tı. Eve gidip uyumaya çalıştım ama olmadı. 1 Mayıs’a giderken ilk defa bu kadar heyecanlıydım.
Sabah birçok arkadaşıma haber verdim. Ve bir tanesi “okula gidelim de hemen bitsin, direkt derneğe gelelim, çabuk olun hemen okula” diyordu. Bu çok güzeldi. Okuldan geldik, arabalara bindik. Başladık coşkulu marşlar söylemeye. Çok mutluyduk. Büyük bir alanda durduk. Gazi Temsilciliğini beklemeye başladık. O arada sloganlar attık. Sonra Gazi Temsilciği geldi. Biz dalga dalga büyüdük. Arabadan inen herkes birinin koluna giriyor, marş söylüyor, zıplıyorduk kısacası.
Gebze Temsilciliğine gittiğimizde büyük bir kalabalık vardı. Patronlara hak veriyorum doğrusu! Çünkü bu koskocaman kalabalıktan korkmamak elde miydi? Sonra miting alanına gittik ve haykırdık sloganlarımızı ve marşlarımızı. Ve bir kez daha işçi sınıfının bir kitleye sahip olduğunu, patronlar sınıfının ise küçük bir azınlık olduğunu gördük.
Evet! 1 Mayısı bütün coşkumuzla kutladık ve mücadelemizi bir adım daha ileriye taşıdık. Bir sonraki 1 Mayıslara daha da büyüyeceğiz. Örgütlü, beraber ve bilinçli bir şekilde olursak daha güzel, daha insanca bir yaşam bizi bekliyor olacak.
Yaşasın 1 Mayıs! Yaşasın Sosyalizm!