
Kuzeydoğu Bangladeş’teki Habiganj bölgesindeki 15 binden fazla çay üretimi yapan işçi, ellerindeki arazilerin hükümet tarafından alınıp çentik pirinci yetiştirmek için kullanmasına karşı mücadele ediyor. 14 aydır devam eden protesto eylemleri ve sınırlı yapılabilen grevlere polis çok sert bir biçimde saldırıyor.
Polisin işçilere ait 4 traktörü ele geçirip, işçilere araziyi terk etmelerini söylemesi eylemlerin kıvılcımını çaktı. Dört büyük çay bahçesinden binlerce işçi geçtiğimiz hafta iki saat boyunca iş durdurdu. İşçiler, Chandpur’da yaptıkları gösterilerle hükümetin, 500 dönümlük arazilerde “özel ekonomik bölge” kurma planlarını derhal kaldırmasını talep ettiler.
Köylülerden biri “hükümet toprakları satın alırsa açlıktan ölürüz” dedi. Bir başka köylü ise “burada 150 yıldan fazla bir süredir yaşıyoruz ve besleniyoruz, ancak yine de bu toprakların sahibi değiliz” dedi. Tarım işçileri, hükümetin “özel ekonomik bölge” projesini iptal edinceye kadar eylemlerini ve mücadeleyi sürdüreceklerini söylediler.
Bangladeş hükümetinin işçilere dönük saldırıları tarım işçileriyle sınırlı değil. Geçtiğimiz hafta içerisinde Başkent Dakka’nın tekstil-giyim üretim merkezi olan Ashulia’daki sendika büroları işgal edilerek işçilerin üyelik belgeleri ve mobilyalar yakıldı. Sendikalar zorla kapatıldı. 1600’den fazla işçi, polis tarafından saldırıya uğradı. 600 işçi ve sendika liderine karşı davalar açıldı. Bazı sendika yöneticileri de dâhil olmak üzere 26 kişi tutuklandı.
Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu ITUC tüm bu yaşananları kınayan bir açıklama yaptı. ITUC Genel Sekreteri Sharan Burrow yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Bangladeş’in yoksul tekstil işçileri yaşadıkları kötü hayata karşı kendilerini ve ailelerini insanca geçindirebilecek bir ücret ve çalışma koşullarından başka bir şey istemiyorlar. Bu talebe karşı hükümet ve polisin tutumu insanlık dışıdır. Bu en temel işçi haklarının ihlâlidir. Hükümetin uzun süredir devam eden sendika karşıtı tutumu, işçilerin kıt kanaat geçinmesine neden oluyor ve onları güvenli çalışma koşullarını talep etme imkânından mahrum bırakıyor. Tutuklanan işçilerin serbest bırakılmasını ve hükümetin temel çalışma haklarına saygı gösterme yükümlülüklerini yerine getirmesini talep ediyoruz. Avrupa Birliği ve Bangladeş’le özel ticaret düzenlemeleri yürüten diğer ülkeler, ülkelerindeki tüketicilere hizmet eden tedarik zincirindeki tüm halkalar, işçilerin talep ettikleri iyi ücret ve çalışma koşullarını desteklemek için baskı uygulamalıdırlar. Bangladeşli tedarikçilerle iş yapan dünya çapındaki markalar da bu işte sorumluluklarının olduğunu kabul etmelidirler.”
Bangladeş’te 2013 yılında çöken Rana Plaza’da 1100’den fazla tekstil işçisi hayatını kaybetmişti. Bu olaydan sonra Avrupa menşeli üretici firmaların da baskısı ile işyerlerinde bazı güvenlik önlemleri alınmaya başlanmış ve başbakan Şeyh Hasina hükümeti çalışma yasasında bazı değişiklikler yapmaya zorlanmıştı. Ancak işyerlerindeki çalışma koşullarının düzeltilmesi ve ücretler konusundaki işçilerin talepleri karşılanmış değil. Bangladeşli işçiler, uzun süredir asgari ücretin yükseltilmesi ve işyerlerindeki güvensiz ve ağır çalışma koşullarının iyileştirilmesi için hükümetin tüm baskı ve zorbalığına karşı mücadelelerini yılmadan sürdürüyorlar.