
Emekçi kadın kardeşlerimiz,
Kadına yönelik şiddetin artarak sürdüğü, tacizin, tecavüzün cezasız kaldığı, kadının her geçen gün daha fazla susturulduğu bir dönemde başkanlık rejimini getirdiler önümüze. İçeriğini anlatmadıkları, tartıştırmadıkları başkanlık rejiminin bütün sorunları ortadan kaldıracak bir sihirli değnek olduğunu iddia ediyorlar. Diğer taraftan da başkanlık rejimi gelmezse iç savaş çıkacağını, kaos yaşanacağını söyleyerek bizleri tehdit ediyorlar. Gözümüzün içine baka baka yalan söylüyorlar. Aslında bizden kapkaranlık günlere evet dememizi istiyorlar. Oysa tek adam rejimi, emekçi kadınların yaşadığı sorunlara bırakın çözüm olmayı, bu sorunları daha da büyütecek baskıcı bir rejimden başka bir şey değildir.
Bizden tek adam rejimine onay vermemizi isteyenlerin kadına yönelik icraatlarına, söylemlerine bakalım. Onların bugüne kadar söyledikleri ve yaptıkları tek adam rejiminde yapacaklarının aynasıdır.
- Kadının kürtaj hakkını almaya çalıştılar. Hangi saatte sokağa çıkacağına, kaç çocuk doğuracağına, hamileyken sokağa çıkıp çıkmayacağına, kahkaha atıp atmayacağına dahi karar verme hakkını kendilerinde gördüler.
- Tecavüze uğrayan kız çocuklarının tecavüzcüsüyle evlendirilmesinin ve tecavüzcünün cezasız kalmasının önünü açan yasayı geçirmeye çalıştılar. Hapisteki tecavüzcüleri serbest bırakmak istediler.
- Çocuk sahibi olmayan kadının yarım kadın olduğunu söyleyerek kadınlar üzerinde çocuk sahibi olma baskısı yarattılar.
- İşçilerin yoksulluğuyla alay edercesine 3-5 çocuk siparişi verdiler.
- Şort giyen kadına tekme atmak yerine mırıldanmayı önererek şiddeti meşrulaştırdılar.
- “Bir madam gibi ölmek var, bir de adam gibi” diyerek kadınları aşağıladılar.
- Kadın işçiler için doğum iznini arttırmak yerine esnek çalışmayı dayattılar.
- Gözlerini kırpmadan kadınların bin bir çileyle, emekle büyüttüğü evlatlarını haksız savaşlarda ölmeye ve öldürmeye gönderdiler.
Başkanlık isteyenlerin bugüne kadar sorunlarımızı çözmek yerine derinleştirdikleri açık değil mi? Kreş sorunu, can yakıcı bir sorun olarak orta yerde duruyor. Fabrikalarda, mahallelerde nitelikli ve ücretsiz kreşlerin açılmasını sağlamak yerine birkaç bin büyükanneye koşullu çocuk bakım parası vererek bu can yakıcı sorun çözülebilir mi? Emekçilere verdikleri bu küçücük kırıntının referandum yatırımı olduğu çok açık değil mi?
Yıllardır erkeklerle aynı işi yaptığı halde daha düşük ücrete çalışmaya mecbur bırakılan kadın işçilerin bu sorununu bugüne kadar görmeyenler, aksine kadını işten alıp eve kapatmaya çalışanlar tek adam rejiminde mi bu sorunu çözecekler?
Şimdi soralım kendimize. Kadını aşağılayan, değersizleştiren, onu erkeğe itaat ve hizmet etmesi gereken bir köle olarak gören bir zihniyet, hiç kimsenin denetleyemeyeceği, yargı, yürütme ve yasamanın tek elde toplandığı, tek başına kanun çıkarma yetkisine sahip bir tek adam rejiminde yukarıda saydıklarımızın daha beterini yapmaz mı?
Bizim yalanlara karnımız tok. Zaten nefes almakta zorlandığımız bu sistemin yerine hepten nefessiz kalacağımız tek adam rejimini istemiyoruz. Geleceğimizi karartmamak için HAYIR diyoruz!