Hayat koşullarımızın gittikçe kötüleştiği bir dönemden geçiyoruz. Biz işçiler kiramızı, faturalarımızı nasıl ödeyeceğimizi, yarın çocuklarımıza ne pişireceğimizi düşünüyoruz. Her gün gazetelerde, televizyonlarda kara haberler duyuyoruz. Bunları gördükçe de geleceğe dair kaygımız daha bir artıyor. Hal buyken birileri çıkıp başkanlık sistemi diye bir şey ortaya atıyor. Ülke için, bizim için çok iyi olacağını anlatıp duruyorlar. Fakat bizim için neden ve nasıl iyi olacağını somut bir şekilde ortaya koyamıyorlar.
Çalıştığımız işyerlerinde ve mahallelerimizde bir araya geldiğimizde birbirimize soruyoruz; “başkanlık sistemi işçilerin yararına ne getirecek?” Kimse anlamış değil. Ama kafa kafaya verip düşününce şöyle bir tablo ortaya çıktı: Bugüne kadar hükümet işçiler için bir sürü vaat verdi, fakat bugün halimize baktığımızda “aynı tas aynı hamam” bile diyemiyoruz. Çalışma saatleri uzayıp çalışma temposu gittikçe artmasına rağmen, elimize geçen para anında eriyor. Geçmişte kazanılan haklarımız bir bir elimizden alındı, alınıyor. Yıllardır “Türkiye büyüyor, milli gelir artıyor” diye diye avuttular bizi. Meğerse Türkiye büyürken patronların serveti büyüyor, bizim cebimize giren de küçüldükçe küçülüyormuş. Bugüne kadar bizi önemsemeyenler şimdi tek bir kişinin bütün dertlere deva olacağına inandırmaya çalışıyorlar. Ama biz yaşadıklarımızdan ve tarihten dersler çıkardık. Ne zaman tek bir kişi iktidarı söz konusu olmuşsa, o zaman işçilerin, emekçilerin yaşamı zehir olmuştur. Bundan dolayı hayatımızı belirleyecek olan referandumda “HAYIR” diyen işçi kardeşlerimizi destekliyor ve Avcılar’dan sesleniyoruz: “Geleceğimizi karartmalarına izin vermemek için HAYIR diyoruz. Siz de var mısınız işçi kardeşlerimiz?”