Hepimizin bildiği gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlık sevdasına tutulmuş durumda. Bunun siyasi propagandasını yapan siyasetçiler ise meydanlarda çeşitli açıklamalar yapıyorlar. Neymiş efendim “Büyük ve Güçlü Türkiye” yolunda en büyük engel parlamenter sistemmiş, başkanlık gelmezse ülke bölünürmüş vs. Tüm bu açıklamaların amacı insanların ilgisini başka yöne çevirmektir. Dahası bu açıklamaların çoğu pervasız ve fütursuz açıklamalar. Öyle ki bir ilçe başkanı çıkıp evet çıkmadığı takdirde iç savaşın olacağını söyleyerek tehditler savurmaktan geri durmuyor. Esasen başkanlık sisteminin gelmesini isteyenlerin çoğu bu tehditleri dolaylı ya da doğrudan dile getiriyorlar. Başkanlık sisteminin içeriği ile ilgili bu açıklamalarda doğru ve dişe dokunur hiçbir şey yok. Diyorlar ki “şunlar şunlar hayır dediği için biz evet diyoruz”. İnsanın aklına da gelmiyor değil “onlar evet derse siz evet demeyecek misiniz?” diye.
Kuşkusuz bu propagandalarla emekçi kitlelerde şöyle bir algı yaratılmak isteniyor: “Hayır diyen herkes vatan hainidir.” Böylece insanlar birbirine düşman edilmek; işçiler, emekçiler bölünüp kutuplaştırılmak isteniyor. Nitekim bu kutuplaştırma olmadan sevdalının sevdasına kavuşması pek de mümkün görünmüyor. Yani toplumu ayrıştırma siyaseti egemenler tarafından oluşturulmuş bir oyundan başka bir şey değildir. Bu oyun egemen sınıfın çıkarınadır, işçi sınıfının değil. Bizler asla bu oyuna gelmemeliyiz. Bizler yıllardır adına kapitalizm denilen bu sistemde ezilen ve sömürülen işçi sınıfının insanlarıyız. Ve çok iyi biliyoruz ki bu tek adam rejimi işçi sınıfının çıkarına değildir.
Ekonomik krizin kara bulutları ülkeyi çepeçevre sarmış durumda. İşçiler üzerindeki sömürü arttıkça artıyor. İş cinayetlerinde ölen işçilerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Pek çok fabrika ve işyerinde toplu işten çıkarmalar ve ücretsiz izinler yaygınlaşıyor. Gençlerde işsizlik %20’leri aştı. Tüm bunlarla birlikte toplumsal çürüme de git gide derinleşiyor. İşçi sınıfının penceresinden bakan biri olarak kutuplaştırmaya, haksız savaşlara, ezilmeye ve sömürülmeye, kadın cinayetlerine, çocuk istismarına, sendikal-anayasal hakların gaspına, kıdem tazminatının fona devredilmesine, kiralık işçi bürolarına ben de HAYIR diyorum. Sorunlarımızı büyütecek olan tek adam rejimine ben de HAYIR diyorum.