Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), komisyon çalışmaları ile oluşturduğu İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Raporunu basın toplantısı ile duyurdu.
TMMOB Yönetim Kurulu üyesi Mehmet Besleme, TMMOB’nin işçi sağlığı ve iş güvenliği alanına bakışına dair sunum gerçekleştirdi. Besleme’nin sunumunun ardından rapor, komisyon başkanı Bedri Tekin tarafından sunuldu.
Tekin sunumda, işçi sınıfının dünyanın çeşitli yerlerinde yıllar boyunca verdiği mücadele sonucunda, işçi sağlığı ve iş güvenliği ilkesinin kabul edildiğini, Dünya Çalışma Örgütü tarafından da kabul edilmesini ve işyerlerinde bu amaca yönelik standartlar ve sözleşmeler oluşmasının sağlandığını hatırlattı. Türkiye’de de işçi sağlığı ve iş güvenliği alanındaki çalışmaların eskiye dayandığını belirtti. Tekin, iş kazalarında AKP iktidarı döneminde büyük artış meydana geldiğini, özellikle 2010-2012 yılları arasında gerçekleşen iş kazalarındaki toplu ölümler nedeniyle 6331 Sayılı İş Güvenliği Yasasının çıkarıldığını ifade etti. Bu yasanın başlangıçta TMMOB’nin teknik ve yapısal önermelerini kısmen de olsa içerdiğini, fakat bugüne kadar yapılan değişikliklerle amacından saptırıldığını, işçi sağlığı ve iş güvenliği kapsamındaki eğitim ve sınav uygulamalarının piyasacı bir anlayışla özel sektöre açıldığını dile getirdi.
Hazırlanan rapor, ölümlü iş kazalarının; Soma, Ermenek, Torunlar, Şirvan gibi katliamların; iş kazaları sonucu iş göremezlik oranlarının İSG yasasıyla birlikte arttığına dikkat çekiyor. Yasayla birlikte ortaya çıkan paradoksu gözler önüne seriyor. Raporda, İSG yasasının uygulamaya geçtiğinden bu yana, önleyici ve tedavi edici uygulamaların işveren eliyle uzmanlara ve hekimlere yüklendiği belirtildi.
Raporun sunumunda AKP iktidarı döneminde artan özelleştirme ve taşeron uygulamalarıyla birlikte iş cinayetlerinde hayatını kaybeden işçilerin oranının 6 kat arttığına dikkat çekildi. TMMOB’nin işçi sağlığı ve iş güvenliği alanına yönelik olarak raporda yaptığı tespitler ve sorunlara getirdiği çözüm önerileri de basın ile paylaşıldı.
Raporda yer alan tespit ve önerilerin bazıları şöyle:
- Son yıllarda maden ve inşaatlarda yaşanan iş cinayetleri, kent yağması doğrultusunda artan inşaatlar ve madenlerin kontrolsüzce özel sektör işletmesine açılmasının sonucudur.
- Mevzuatta “iş güvenliği uzmanlığı” tanımı ve mühendislerin diğer meslek grupları ile aynı statüde ele alınması doğru değildir. İş güvenliği mühendisliği, bir meslek değildir ve bu anlamda değerlendirilmelidir.
- İşçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerinin piyasalaştırılması, yaşanan sorunların en temel kaynağıdır. İşyerlerine verilecek işçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetleri bir kamu hizmeti olarak ele alınmalıdır.
- İşyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı eğitimlerinin özel dershanelere bırakılması ile birkaç yıl içerisinde “uzman” sayısı 100 bini aşmıştır. Her kazadan sonra, işyerinde ücretli olarak çalıştırılan uzmanlar ve hekimler sorumlu tutulmuştur.
- İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanına ilişkin düzenlemelerin ve denetimin yalnızca Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yürütülmesi doğru kararların alınmasının önünde bir engeldir. Bu nedenle düzenleme ve denetleme; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın yanında, Sağlık Bakanlığı, Üniversiteler, Sendikalar, TTB ve TMMOB’den oluşan idari ve mali yönden bağımsız bir enstitü tarafından yerine getirilmelidir.
- İş güvenliği mühendisleri üzerindeki her türlü ucuz emek sömürüsü sona erdirilmelidir.
- İş güvenliği mühendislerinin iş güvencesi mutlaka sağlanmalıdır. Haklı bir sebebe dayanmaksızın iş akitleri ve sözleşmeleri hiçbir şekilde sona erdirilmemelidir.
- İş güvenliği mühendislerinin işçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması konusundaki görevlerinin bir danışmanlık hizmeti olduğu kabullenilmelidir.
- Sorunların çözümünde iş güvenliği mühendislerinin örgütlü gücü önemli bir rol oynayacaktır, bu nedenle alandaki mühendislerin örgütlülüğü güçlendirilmelidir.