
Geçen gün çalıştığım hastanede temizlikçi bir ağabeyle sohbet ediyorduk. Çalışma saatlerimizin uzun olmasından, yemek molalarımızın yetersiz olmasından dert yanıyorduk. Bazen o kadar yoğun çalışıyorduk ki gün içerisinde yarım saat yemek molası dışında oturma şansımız olmuyordu. Koskoca hastanede 5-6 temizlik işçisi çalıştırılıyordu. Diğer çalışanlar da az kişiyle ve güvencesiz çalışıyordu. İşçi ağabeyle aramızda güzel bir sohbet geçmişti. O gün vücudu zayıf ve çelimsiz olmasına rağmen ellerinin büyük olması gözüme takılmıştı. Ertesi gün sohbetimize kaldığımız yerden devam etmiştik. “Bu işyerinde çalışanlara değer verilmiyor” diye girmişti sohbete ağabey. Sohbet ederken gözüm tekrar ellerine takılmıştı. Bir anda “Ellerin ne kadar büyük abi” dedim şakayla karışık. O da gülümseyerek durdu ve derin bir düşünceye dalarak anlatmaya başladı. “7 yaşından beri çalışıyorum, inşaatlarda demir büke büke ellerim nasır tuttu. Ne bir okul yüzü gördüm, ne de çocukluk nedir bildim. 21 yıldır da hiç aralıksız çalışıyorum. 3 çocuğum var. Onların geleceğini düşünmeliyim. Bu yüzden de çalışmaya devam etmem lazım. Yaşım genç olabilir ama vücudum artık yaşlandı. Ellerim de çalışmaktan büyüdü” diye cevap verdi.
Aradan birkaç gün geçti. Her gün güzel sohbetler ediyorduk temizlikçi ağabeyle. Bir gün elleri kan içinde acile getirildi. Çalışma koşulları yüzünden bir araya gelemedik. Yemek molasında ağabeyi gördüm. Hemen yanına giderek ne olduğunu konuşmaya başladık. İş güvenliği önemlerinin alınmaması nedeniyle kaza geçirmişti. Ama nedense her şeyin kuruşu kuruşuna hesabını tutan muhasebe müdürleri söz konusu zarara girmek olunca “iş kazası olarak yazsak ne değişecek senin için?” diyerek olayın üzerini örtmeye çalışmışlardı. Ağabey de buna itiraz ederek kayıtlara “iş kazası” olarak geçirilmesi için mücadele etmişti. Cesurca patronun karşısına çıkmıştı. Sonunda büyük bir kazanım elde etti. Üstelik verdiği mücadele sonunda patronlara güven olmayacağını bize bir kez daha hatırlattı.
Hakkını arayan, bilinçli işçiler olduğu sürece işçilerin kazanımları patronlara bir tokat gibi çarpacaktır. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Türkiye’de işçi sınıfı 15-16 Haziran direnişinden 77 1 Mayıs’ına önemli mücadele deneyimlerine sahiptir. Derby, Netaş, Kavel gibi büyük grev ve direnişler yaşanmıştır. 1 Mayıs da dünya işçi sınıfının en önemli kazanımlarından biridir. Bundan yıllar önce, işçiler ağır bedeller ödeyerek çalışma saatlerini 8 saate indirmişlerdir. Patronların baskılarına rağmen yılmadan mücadele etmişlerdir. Geçmişte olduğu gibi bugün de işyerlerimizde çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalıyoruz. Önemli olan bu sorunları ortaklaştırıp birlikte mücadele etmektir. Küçük yaşlardan itibaren çalışmak zorunda kalan, elleri nasır tutan işçiler olarak geleceğimizi karartan patronlara karşı geçmişte olduğu gibi yumruklarımızı birleştirelim!