Kent Gıda’da altı ay süren toplu sözleşme sürecinden sonra, sendikanın uzlaştığı patron, toplu sözleşmeyi imzaladı. Fakat imzalanan sözleşme işçilerin taleplerinin çok altındaydı ve üstelik yılda bir defa verilen yakacak yardımı da ücretlere dahil edilmişti. Böylece patron, hem maaşları daha yüksek göstermiş oldu hem de yakacak yardımını maaşların içinde eritmiş oldu.
Üstelik toplu sözleşme işçilerden habersiz imzalanmıştı. Bunun üzerine işçiler, sözleşmeyi kabul etmeyerek fabrikada çeşitli protesto eylemleri başlattılar. İçeride imza kampanyaları düzenlendi. Fabrikanın %70’i bu kampanyaya katıldı. Bunun üzerine işveren saldırılara başladı ve birlikteliği bölmek için işçileri tek tek odasına çağırıp tehditler savurdu. Müdürler ve posta başları üzerinden ortamı sindirme harekâtından sonra son hamle geldi: İşten atılmalar!
16 Hazirandan itibaren 22 işçi, “fabrikada huzursuzluk yaratmak”, “işçileri kışkırtmak” ve “terör eylemleri düzenlemek” gibi gerekçelerle işten atıldı. Fabrikada iki kişinin yan yana durmasına, konuşmasına dahi izin verilmiyor. Tepkiyi arttırmamak için işten atmaların zamana yayılarak devam edeceği söyleniyor.
Sendika temsilcileri Kent patronunun talimatı üzerine fabrikaya uğramazken, Tek-Gıda-İş şube yönetimi, işçilerin işten atılması konusunda yapacakları bir şey olmadığını, işçilerin fabrikada huzursuzluk çıkardıkları için işten atıldıklarını söyleyecek kadar pervasız davranabiliyor. Sendika bürokratları böyle bir cesareti kendilerinde buluyorlarsa, bu, işçilerin gerçek anlamda örgütsüz oldukları ve sendika yönetimleri üzerinde herhangi bir denetimleri bulunmadığı içindir. İşçilerin örgütsüzlüğü koşullarında, işçilerin kendi örgütü olan sendikalar, bürokratların güdümünde, patronların çıkarlarına hizmet eder hale gelebilmiştir.
Buna dur diyecek olan, kendi güçlerine güvenen ve birlikte davranabilen işçilerdir. Örgütlü işçiler, patronlar sınıfından ve sendika bürokrasisinden bütün bu yapılanların hesabını elbet soracaklardır.
Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!