Bugün dünyanın neresine gidersek gidelim işçilerin çalışma koşulları, yaşadığı sorunlar birbirinden hiç de farklı değil. Çünkü bugün kapitalist sistemin girmediği yer yok. Biz işçiler de bu sistemin bizim payımıza düşürdüğü sıkıntıları ve zorlukları her gün biraz daha acımasızca yaşıyoruz.
Çalıştığım fabrikada her gün öyle şeyler yaşanıyor ki bu kadarı da olmaz denecek türden. Kadın ve erkek işçiler bir arada çalışıyoruz. Çalışanların arasında evli çiftler de bulunuyor. Tabii başımızda da patron yandaşı bir usta! O ustanın bulunduğu konum itibariyle kendine duyduğu güven ona öyle şeyler yaptırıyor ki, özellikle kadın işçiler her gün bu zorluklara, ustanın onlara tacize varan davranışlarına, işten çıkarılma korkusuyla sessizce katlanıyorlar. Yanı başlarında çalışan eşleri de öyle bir hale gelmiş durumdalar ki, başka koşullarda olsa asla göz yummayacakları bu duruma işten atılma korkusuyla seslerini çıkarmıyorlar.
Kapitalizm öyle pisliklerle dolu, öyle kirli bir sistem ki, insanlarda hiçbir duyguya yer bırakmıyor. Hepimizi programlıyor ve istediği gibi kullanıyor. Bizler bunun karşısında ancak yan yana, örgütlü bir şekilde mücadele ederek durabiliriz. Kısaca biz işçilerin yalnızca iki seçeneği var: ya bu kapitalist sistemin bütün pisliklerini kabullenip insanlığımızı unutarak “yaşamaya” devam etmek ya da bütün bu pisliklere karşı temiz kalabilmenin tek yolu olarak mücadele etmek!