
Kıdem tazminatının fona devrinin gündeme gelmesiyle birlikte, işçiler arasında da kıdem tazminatı konuşulmaya başladı. Egemen sınıfın kıdem tazminatını fon adı altında gasp etme girişimi karşısında, işçilerin bir kesimi, buna karşı çıkmak bir tarafa ne yazık ki savunur bir pozisyona düşmüş durumda. İşçilerin çoğu örgütsüzlük yüzünden bu en önemli haklarından birinin gasp edilmesi karşısında ya hükümete güveniyor ya da elinden bir şey gelmeyeceğini düşünüyor. Buna rağmen yaşadıkları olaylardan ders çıkaran işçiler de oluyor. Örneğin bir işçi abimiz devlet güvencesini şöyle yorumluyor: “Her şey devletin güvencesinde, ama işyerimizde ne doğru düzgün iş güvenliği var, ne denetim var, ne fazla çalışmalara müdahale eden var. Her gün sağlığımız bozuluyor ama derdini kime anlatacaksın?” Bir başka işçi ise alaylı bir biçimde şöyle diyor: “Daha önce kurulan fonlardan bol bol yararlandık bundan da faydalanırız!” Başka bir işçi ise “devletin güvencesine girerse vay halimize, üstüne bir bardak soğuk su iyi gider” diyor. Bu örnekler de gösteriyor ki tüm yalan dolan haberlere karşın işçilerin bir kısmı da bu kıdem tazminatının fona devri konusunu içine sindirebilmiş değil.
Bunu bilen patronlar ve hükümet de, kıdem tazminatını doğrudan kaldırmak yerine daha şirin bir imaj çizerek kıdem tazminatının içini boşaltma yolunu tercih etmiştir. Egemen sınıf işçi sınıfını kıdem tazminatının fona devri konusunda ikna etmek için türlü yalanlara başvurmaktadır. Ne zaman haklarımıza dönük bir saldırı söz konusu olsa “MÜJDE” diyerek utanmadan kara haberi bizlere pazarlamaya ve kötü niyetlerini saklamaya çalışıyorlar. Bu müjdeleri sayesinde, genel sağlık sigortası soygunu, artan iş cinayetleri, uzayan iş saatleri, işsizlik, düşük ücretler, taşeronluk gibi daha birçok saldırıdan işçiler nasibini almış durumda. Güya herkese eşit mesafede duran devlet, söz konusu kıdem tazminatı olunca, işçilerin her ay maaşlarından kesilen bu iş güvencesi payının patronların sırtlarına yük olduğunu söylüyor. Acaba kimin parası kime yük oluyor?
Biz mücadeleci işçiler, inatla bu saldırının özünü işçi arkadaşlarımıza anlatmalıyız çünkü bu saldırı ilk değil son da olmayacak. Tarih bize gösteriyor ki, işçiler var olan haklarını bedeller ödeyerek kazanmışlar ve bunları korumak ve geliştirmek de ancak işçilerin mücadeleleriyle mümkündür. Gelin el ele verelim egemenlere bir “müjde” de biz verelim!