Bu pazar çocuklar ve ebeveynleri evlerinden büyük bir hevesle çıktılar. Aileleri ile birlikte UİD-DER’in İşçi Tiyatrosunu izlemek için Aydınlı Temsilciliğine doğru yola koyuldular. Her biri “başına bir taş düşeceğinden” habersizdi.
Oyunun adı “Köle İbrahim Tuhaf Konuşuyor”du. Başına bir taş düştükten sonra işçi olduğunun, sömürüldüğünün ve birlik olmak gerektiğinin farkına varmıştı köle İbrahim. Öyle ya bu bir oyundu! Ancak bugün UİD-DER’de dinlediğimiz işçi sınıfının marşları, şiirleri, kavga türküleri oyun değildi. Direngen gerçekler yaşamın içinden süzülerek farklı yerden gelen işçilere ulaşıyordu. Türküleri, marşları söylerken koca bir koro olmuştuk sanki. Tiyatroda oynayanlar bizim gibi işçi kardeşlerimizdi. Samimi, sıcak bir ortamda gerçekler bir bir kulağımızdan bilincimize işliyordu.
UİD-DER’li arkadaşlar da, oyundaki gözleri yeni yeni açılmaya başlayan, sömürüye karşı olan köle İbrahim gibi “tuhaf” konuşuyorlardı. Sınıfsız, sömürüsüz, savaşsız bir dünyadan söz ediyorlardı. İşçilerin isterlerse her şeyi yarattıkları gibi yönetebileceklerini de söylüyorlardı. Dünyanın bütün işçileriyle birleştiğimizde koca, güçlü bir sınıf olacağımızı anlatıyorlardı. Burjuvazinin bizlere anlattıkları yalanlara karşılık sınıfımızın gerçeklerini anlatmaya başladıkça, sömürüye karşı mücadele ettikçe, her işçi uyanacak ve patronlar için “tuhaf” konuşuyor olacağız.
O gün, bahçede kurulan çardaklarda işçi arkadaşlarımızın yaptıkları yemekleri yedik, farklı işyerlerinden arkadaşlarla tanıştık. Derneğimizin tiyatro kursuna katılamayan işçi arkadaşlar, kursların ve derneğin biz işçileri ne kadar geliştirdiğini gördüklerinde, kursların yeniden ne zaman başlayacağı konusunda sorular sordular.
UİD-DER oldukça, köle İbrahimler olmaması için bilinçsiz işçilerin başına işçi sınıfının doğru fikirleri düşmeye devam edecek.