
Yeni bir işe başlıyorsun. Asgari ücrete çalışıyorsun. Maaşını biraz daha yükseltmek için akşam, hafta sonu mesaisi demeden çalışıyorsun. Patronu bu çalışma temponla sevindiriyorsun. Ama bir gün işler kötüye gidiyor ve seni işten çıkarıyor. Muhasebeye kıdem tazminatını almaya gittiğinde ise fona aktarıldığını, daha hak kazanamadığını öğreniyorsun. İlk olarak şunu düşünüyorsun; Ev kira, çocuklar okula gidiyor. Elektrik, su faturaları var. Çocuklar ne yiyip ne içecekler?
Kardeşler, kıdem tazminatımız fona aktarıldığı zaman, kıdem tazminatı alamamak gibi bir sonuçla karşı karşıya kalacağız. Zaten üç kuruş paraya çalışıyoruz. Patronlar hem o üç kuruş paranın fazla olduğunu söylüyorlar hem de yıpranma payımız, ücretimizin ödenmemiş kısmı olan kıdem tazminatımıza göz dikiyorlar. Hükümetlerin “işçiler için çıkarıyoruz” dediği fonların hepsi bir hiç oldu. Kıdem tazminatının da durumu bir hiç olacak. İşçiler ses çıkarmadığı müddetçe köle konumuna itilecekler.
Kardeşler, haklar ancak mücadeleyle korunur. 15-16 Haziran 1970’te işçiler mücadele edip sendikalarını kapattırmadılar. Bizler de o ruhla işçi ağabeylerimiz ve ablalarımız gibi mücadele edip kıdem tazminatımızı gasp ettirmeyelim.
MÜCADELE EDERSEK HERŞEY, ETMEZSEK HİÇ OLURUZ!