
Ne için çalışıyoruz? Bu sorunun genel bir cevabı vardır “ekmek parası için” denir. Genç işçilerin başta hayalleri vardır, ama zamanla istek ve arzularını azalta azalta, ekmek parası yani yaşamak için çalışıyoruz diyerek hayallerini unuturlar. Çoğu geleceği için kaygı duymaya başlar.
Bu genç işçilerden biri de benim, kamuda çalışan taşeron bir işçiyim. Edindiğimiz mesleğin değersizleştirilip taşeron sömürüsü içinde hiçleştirildiği bu süreçte, beklentisiz ve günübirlik bir hayatın harareti karşılıyor bizi. İşyerlerinde uzun çalışma saatlerine ve düşük ücretlere tabi tutulup birçok angarya işi de yüklenerek tüketiyoruz gençliğimizi.
Son günlerde, iş güvencemiz anlamına gelen kıdem tazminatının fona devredileceğini söyleyen ana akım medyanın, yanımda çalışan işçi arkadaşımın kafasını iyice bulandırdığını bana sorduğu soruyla anladım. “Bir gün bile çalışana tazminat verilecekmiş, doğru mu, değil mi?” diye sordu. İşin ne olacağından önce kıdem tazminatının önemini anlattım ona. Güvencemiz olan kıdem tazminatının maddi yardım gibi lanse edildiğinin ve öyle değerlendirilmesinin yanlışlığının pek anlaşılmadığını gördüm. Patronla olan hesabımızın belirsiz bir fona devredilmesi hak arama yollarımızın kapatılması anlamına gelir.
Kıdem tazminatımızın yok edilmesine izin vermemek için bilinçlenmek zorunlu bir koşuldur. Bir araya gelip haklarımıza ve geleceğimize sahip çıkmalıyız. Bunun için örgütlenmeli ve mücadele saflarında yerimizi almalıyız.