
Türkiye’de 2012 yılında çıkarılan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunuyla birlikte işyerlerinde iş güvenliği uzmanı çalıştırma zorunluluğu getirildi. Bu yolla gerekli önlemlerin alınacağı ve iş kazalarının minimuma indirileceği vaat edilmişti. Bu kanunun ardından iş kazaları sayısında azalma olması beklenirken tam tersine artış oldu. Yasa çok geniş kapsamlı olmasına karşın maalesef uygulama alanında etkili olmadı. Önemli maddeleri sürekli ertelendi. Çünkü kapitalist düzende işçi sağlığından önce kâr ve işin sürekliliği düşünülür. Patronların servetleri büyüsün, kapitalist düzen işlesin diye işçi sağlığı hiçe sayılır. Yani patronlara kıyak çekilirken, işçiye ise ölüm biçilir.
Peki, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu böyleyken çözüm olarak sunulan fakat gerçekte ayak bağı olarak görülen İSG uzmanları nasıl çalışıyor? Ben inşaat sektöründe İSG uzmanı olarak çalışıyorum. Çalıştığım işyeri evime çok uzak ve servis yok. İşyerime gidebilmek için iki araç değiştiriyorum. Sabah 07.30’da işte olmak zorundayım. İşe yetişmek için sabah 05.30’da kalkıyorum ve kılı kılına yetişiyorum. Akşam ise 18.00’den önce işten çıkamıyorum. Eve vardığımda ise saat 20.00’yi geçiyor. Günde 10-11 saat olmak üzere haftanın 6 günü bu şekilde çalışıyorum. Sahada çalıştığımız için sürekli hareket halindeyiz. Fiziksel anlamda yorulduğumuz yetmiyormuş gibi zihinsel anlamda da yoruluyoruz. Çünkü işçi sağlığı önemsenmeden kurulan iş düzeni, tedbir almadan çalışma çok büyük riskler doğuruyor. Bu da işin stresini kat be kat artırıyor.
Bu kadar sorumluluğun altında ezilmek yetmezmiş gibi patronlar bizden daha çok efor sarf etmemizi bekliyor. Sömürüye doymayan gözü aç patronlar, bizden daha uzun saatler çalışmamızı istiyorlar. Karşılığında ise geçinmeye yetmeyen ücretler veriyorlar. İki haftada sadece bir gün izin kullanabilen uzman arkadaşlarımız var. İki hafta aralıksız olarak günde 10-11 saat bu şartlarda çalışmak, işçi sağlığını nasıl etkiler düşünün; fiziksel ve zihinsel yorgunluk, stres, hastalık… Bunların yanında kendine, eşine, çocuklarına ve sosyal hayata zaman ayıramamak da cabası.
Görevi, işçi sağlığını düşünmek ve işçilerin hasta, yorgun çalışmalarını engellemek olan bir uzmanın bu şekilde çok uzun saatler çalıştırılması, kapitalist sistemin çarpıklığını ortaya koymaktadır. Kapitalist düzenin çarkı, örgütsüz işçilerle daha kolay döner. İşçiler örgütsüz olursa haklarını koruyamazlar ve insanlık dışı koşullarda çalışmaya razı gelirler. Oysaki örgütlü bir işçi haklarının ne olduğunu çok iyi bilir ve bu haklarına sahip çıkar. İnsanlık dışı çalışma koşullarına karşı gelir. Özellikle biz İSG uzmanları, işçi sağlığını etkileyen bu koşullarda çalışmayı kesinlikle kabul etmemeliyiz. Kendi sağlığımızı ve haklarımızı koruyamadan başka işçilerinkini nasıl koruyabiliriz ki? Düşük ücretlere, uzun çalışma saatlerine, kuralsız ve güvenliksiz çalışmaya karşı örgütlü mücadele etmeliyiz.