
Günden güne çürüyen ve gericileşen sistemin topluma ve işçi sınıfına ağır çalışma koşulları ve sefaletten başka vereceği bir şey kalmayınca, geriye kara propaganda, yalanlar ve göz boyamalar kalıyor. Örnek olarak “ekonomi büyüyor, büyük Türkiye, dünya lideri Erdoğan” gibi birçok şeyi sıralayabiliriz. İktidarın başı böyle yapınca, haliyle daha alttaki unsurlar da (mesela valiler, belediye başkanları vb) coşuyor ve aynı havaya kendilerini kaptırıyorlar.
Mesela geçenlerde Esenyurt belediyesinin bir afişi dikkatimi çekti. Afişte “Modern Kent Esenyurt” yazıyordu. Kargaların bile bir yerleriyle güleceği bu afişte anlatılanlar daha da komikti! Afişe bakarken içimden “amma da modern ha” diye geçirdim. Sonuçta Esenyurt’ta yaşayan binlerce emekçiden biriyim ve bu ilçenin ne kadar “modern” olduğunu iyi bilirim!
İşin aslı Esenyurt, neredeyse AKP’nin çarpık şehircilik anlayışının ve aç gözlü inşaat burjuvazisinin kâr hırsının yarattığı rezaletin bir sembolü haline gelmiş durumda. Bir taraftan büyük bir sanayi havzası olan Esenyurt, diğer taraftan neredeyse sendikalı işyerinin hiç olmadığı, taşeron, esnek çalışmanın yaygın olduğu, neredeyse fabrikaların büyük bir çoğunluğunda çalışma saatlerinin 12 saati geçtiği bir semt. Bunun üzerine bir de savaş mağduru Suriyeli göçmenler eklenince işçi sınıfına saldırının dozu daha da artmış durumda.
Hiçbir sosyal hakkı olmayan Suriyeli mülteciler, en ağır işlere koşuldukları yetmezmiş gibi, tüm fatura da onlara kesilmek isteniyor. “Modern Kent Esenyurt” uyuşturucunun kol gezdiği, neredeyse her sokak başında torbacıların cirit attığı ve ne hikmetse devletin bunları görmediği bir modern kent! Bu semtte işçi sınıfının ve Kürt halkının gençliği büyük bir tehlikeyle karşı karşıyadır.
Daha saymakla bitmeyecek olan temel sorunlar, sadece “Modern Kent Esenyurt”a özgü şeyler değil şüphesiz, çünkü çarpık bir şekilde gelişen sadece Esenyurt değil, neredeyse bütün büyükşehirlerde durum aynı. Bu rezaleti her ne kadar büyük reklam afişleriyle gizlemek isteseler de gerçekler ortadadır. Hani derler ya, mızrak çuvala sığmaz, işte o hesap. Artan çalışma saatleri, her gün eriyen ücretler, sosyal haklarımızın bir bir gasp edilmesi, sınıfımızın gençliğinin uyuşturucu tacirleri elinde telef olması, tüm bunlar yetmiyormuş gibi aklımızla alay edilmesi karşısında, birlik olmak ve kendimiz için mücadele etmek zorundayız.