
Ben metal sektöründe çalışan, Türk Metal’e üye bir işçiyim. Eylül ayıyla birlikte metal sektörünü ilgilendiren toplu iş sözleşmesi dönemine giriyoruz. İşçiler için büyük hayal ve umutların bugünlerde gözlerde parladığını görmekteyim. İyi bir zam, geçinebilecek bir ücret zammı bekleniyor.
Üç yıl aradan sonra yeni bir toplu sözleşme yapılacak. Dolaysıyla toplu sözleşme, toplu sözleşme taslağı, grev gibi konular biz metal işçilerinin çokça konuştuğu konular haline geldi son günlerde. Özellikle grev. Hele bir de geçtiğimiz günlerde patronların bir toplantısında “OHAL’i grevleri yasaklamak için kullanıyoruz” diyen Erdoğan’ın açıklamaları eklenince, metal işçilerinin çokça konuştuğu konulardan oldu grev meselesi. Ben de bu konuyu işyerinden bir işçi arkadaşıma anlatım. O da “artık işçiler greve çıkamayacak mı yani?” diye tepki verdi. Toplu sözleşme dönemine girdiğimizi söyledim. Belki yarın sendika anlaşamayacak ve grev kararı alacak. OHAL gerekçesi ile belki de bu grevin yasaklanacağını ve bizleri nelerin beklediğini anlattım. Ne yazık ki işçilerin örgütsüzlüğünden dolayı grevleri yasaklayanlar bunu açıkça söylemekten çekinmiyorlar. İşçilerin kazanılmış haklarına dönük saldırıları “müjde” diye sunan medya, bu açıklamalar karşısındaysa üç maymunu oynuyor. Neyse ki gerçekleri anlatan, olaylara sınıf penceresinden bakan İşçi Dayanışması’nın ve uidder.org’un yaptığı haberler var. Biz bu konuları UİD-DER’in internet sitesinden veya İşçi Dayanışması bülteninden takip edip öğrenebiliyoruz. Tıpkı bu meseleyi öğrendiğimiz gibi.
OHAL grev yasaklarının bahanesi oldu. AKP iktidara geldiğinden buyana 13 grevi yasakladı. Sendikaların ve işçilerin örgütsüzlüğünden faydalanan iktidar partisinin, işçi haklarına dönük saldırıları duracağa da benzemiyor. Türk Metal grev yasaklarına karşı bize bir şey aktarmadığı gibi, görünen o ki hiçbir tepki de örgütlemiyor. Kitlesiyle hareket etmeyen bir sendikayı kim dikkate alır? Sendika bu sözleşmeye işçileri de dâhil etmeli ve bu kapsamda yapılacak işler için tabanını hazırlamalı ve eğitmelidir. Ama sendikaların gerçek işçi örgütleri olabilmeleri için işçilerin de üzerine düşen görevler var. İşçiler grev hakkı ve kıdem tazminatı hakkı için mücadeleyi yükseltmelidir. Hak verilmez alınır. Geçmiş işçi kuşaklarının büyük mücadelelerle kazandığı haklar bugün teker teker tırpanlanıyor.
İşçiler olarak eskiden bize miras kalan haklarımız için mücadele etmeliyiz. Bu hakları daha ileriye taşıyarak gelecek nesillere aktarmalıyız. Bu yüzden örgütlenmeli, sendikalarımıza sahip çıkmalı ve bizden önceki işçi kuşaklarının öğrettiği gibi mücadeleci bir sınıf sendikacılığını hayata geçirmeliyiz.