
evsiz-cocuk.jpg [1]

Sokakta bir köpeğe sarılmış halde uyuyan bir çocuk haberi, yaşadığımız kapitalist dünyaya dair gerçekleri bir kere daha gözler önüne serdi. Suriye’deki savaştan canını kurtarmak için kaçmış, amcası tarafından da terk edilmiş olan bu çocuğun dramı, Suriye’deki emperyalist savaşın insanların hayatını nasıl paramparça ettiğine ayna tutuyordu. Dünyadaki milyonlarca evsizden biri olan o çocuk, kapitalizmin her birimize nasıl bir dünya vaat ettiğini de gösteriyordu.
Yaşadığımız düzende emek gücü ile geçinen biz işçileri, birçok tehlike gibi evsizlik tehlikesi de bekliyor. İş ve yaşam koşulları giderek öyle bir hal alıyor ki, aldığımız ücretlerle ne doğru düzgün yaşayabilmemiz ne de başımızı düzgün bir eve sokabilmemiz mümkün! Ev fiyatları dudak uçuklatıyor. Çeşitli gerekçelerle artan ev kiraları ücretlerimizin büyük bir kısmını yutuyor.
Evsiz olmak herkesi bekleyen bir tehlike! Evsiz olmak, yani en savunmasız anımızda, yağmurda, çamurda, karda, uyurken, üstümüzde bir çatının olmaması, olamaması! Bu sorunu yaşayan insan sayısı hiç de az değil. Dünyada 1 milyardan fazla insan yeterli barınma koşullarından yoksun, 100 milyondan fazlası ise evsiz yaşıyor. Gelişmekte olan ülkeler plansız ve gelişigüzel büyüdüğü için, bu durum hem altyapıdan yoksun evlerin yapılmasına hem de yoksul emekçilerin bu konutlardan zorla çıkarılmasına yol açıyor. Çoğu ülkede yoksulların evleri zorla yıkılıyor ve bu yıkılan yerlere pahalı evler, alışveriş merkezleri veya zenginlerin oyun alanları vs. yapılıyor. Gelişmekte olan ülkelerin kentlerinde olduğu gibi kırsal bölgelerinde de barınma sorunu yaşanıyor. Tahminlere göre dünyada kent merkezlerindeki evsizlerin sayısı 20 ile 40 milyon arasında. BM istatistiklerine göre “en az gelişmiş ülkelerde” nüfusun %78’i gecekondularda yaşıyor.
Türkiye’de 100 bin civarında evsiz olduğu tahmin ediliyor. Bunların büyük bir kısmı büyük kentlerde ve İstanbul’da yaşıyor. Kimi iş bulmak için gelmiş büyük kente. İş bulamayıp kira parası da ödeyemeyince sokaklardan başka çare kalmamış kimine. Kimi ara sıra, geçici işlerde çalışıp, bazen çalıştığı işyerinde yatıp kalkarak hayatta kalmaya çalışıyor. Kimi küçük yaşta çeşitli aile dramlarından kaçarken, kimi yaşadığı sorunlar nedeniyle akli dengesini kaybettikten sonra kendini kaybetmiş sokaklarda. Kimi sokaklarda yaşamaya başladıktan sonra akli dengesini de ruhsal dengesini de kaybetmiş. Kimi sorunların altında ezilerek bali veya çeşitli sentetik uyuşturucularla kendini uyuşturmaya başlamış.
Suriyeliler de son yıllarda evsizler kervanına katıldı. Sokaklarda yaşayan evsizler genelde tek veya en fazla iki kişi olarak yaşarken, artık ailece kalabalık bir şekilde sokakta yaşayan yoksul Suriyeliler var. Çocuklarıyla beraber birkaç aile sokakta aynı yerlerde yaşıyorlar. Suriye’de hayatları parçalanan, evleri yıkılan Suriye’li mültecilerin bir kısmı umutla geldikleri, sığındıkları Türkiye’de ya derme çatma barakalarda ya da sokaklarda hayatta kalmaya çalışıyorlar.
Evsizlik özellikle geceleri her türlü tehlikeyle iç içe yaşamak demek. Evsizlik aç olmak, çoğu zaman yalnız olmak, kimsesiz olmak demek. Psikolojisi bozuk olmak, her an her türlü tehlikeyle karşı karşıya olmak demek. Evsizler geceleri tehlikelere karşı tetikte; yiyecek, içecek bulmakla meşguldür. Gündüzleri uyurlar, kimi bir depoda, kimi bankamatik altlarında, kimi cami avlusunda. Kimi daha çocuk, kimi 70 yaşında. Kimi iş bulma umudunda, kimi bu umudu uyuşturucu kullandıktan sonra kaybetmiş durumda. Sokaktakiler öğretiyor birbirine yaşamayı, sokağın püf noktalarını, sokağa dayanmayı. Yani kapitalizme dayanmayı!
İnsanı değil kârı esas alan kapitalizm altında yaşamak savaş, açlık, yoksulluk, işsizlik, güvencesizlik, evsizlik demek. Yıldan yıla bu sistemde yaşamak daha da zorlaşıyor. Hayatlarımız daha da çekilmez hale geliyor. Bu sistem dünyada yaşamayı bile bize çok görüyor. Bu şekilde yaşamak kaderimiz değil! Kapitalizme dayanmak, katlanmak zorunda değiliz. İnsanların yaşamını drama çeviren kapitalizmin yerine daha insanca yaşayacağımız bir dünya kurabiliriz.