
Ben büyük bir matbaada işçiyim. Çalıştığım işyeri, diğer arkadaşların deyimiyle “devletten bile daha sağlam”. Ayın 1’i olduğunda maaşımız eksiksiz cebimizde, 15’inde ise istersek avans da alabiliyoruz. Bu taraftan bakıldığında her şey güzel görünüyor. Ama gelin bir de diğer taraftan bakalım.
Biz şu anda 12’şer saatten iki vardiya çalışıyoruz. Daha doğrusu şöyle açıklayayım. Önceden vardiyalı çalışmıyorduk ve mevcut işçiler ikiye bölünüp vardiya sistemi kuruldu. Yani üretim iki katına çıktı. Bir de baskı bölümünde çalışanlar var. Onlar neredeyse hiç durmuyorlar. Ne çay molaları var ne yemek molaları. Yemeğe de çaya da sırayla gidip makinenin başına geçiyorlar. Durmuyorlar çünkü eğer makine durursa kâğıt firesi çoğalacak. Yani anlayacağınız, hiç durmadan 12 saat boyunca, “devletten sağlam” patronumuz ihalelerini yetiştirsin de daha çok kâr etsin, sonra da azıcık ucundan bize koklatsın diye çırpınıp duruyoruz.
Bu sömürünün çözümü ise ortadadır. İşçilerin işçi olduklarının farkına varmaları ve örgütlü mücadelesidir.