Haydar, karakaşlı kara gözlü bir Kürt genci. Bir taraftan üniversiteyi okumak, diğer taraftan da okul masraflarını çıkarmak ve ailesine bir miktar katkı sunabilmek için inşaatlarda çalışıyordu. Harcı özlemle, umutla, hayalleriyle yoğuruyordu. Ta ki her yıl binlerce işçinin başına gelen o acı tabloyla karşılaşana kadar… Kısa bir süre önce, memleketi olan Bitlis’ten İstanbul Başakşehir’e gelip inşaatta çalışmaya başlayan, üniversite öğrencisi, 22 yaşındaki Haydar Bozarslan; iş güvenliği önlemlerinin alınmaması yüzünden 6. kata vinçten malzeme aldığı esnada dengesini kaybederek zemine çakıldı ve kısa bir süre sonra yaşamını kaybetti.
Özellikle inşaatlarda taşeronluğun artması, iş güvenliği önlemlerinin ya hiç olmaması ya da tamamen göstermelik olması yüzünden her ay yüzlerce işçi kardeşimiz daha genç yaşta, hayatın baharında hayattan kopartılıyor.
Patronlar ve AKP yetkilileri televizyon karşısına her çıktıklarında ekonominin büyümesinden bahsediyorlar. Bu büyümenin işçilerin kanı ve canıyla olduğunu, her ay yüzlerce işçinin yaşamını kaybettiğini, iş koşullarının insanlık dışı olduğunu, sigortasız, sendikasız çalışıldığını, taşeronlaştırmanın arttığını ise hiç söylemiyorlar. Patronlar ve hükümet işçi ölümlerini kader, ecel diyerek geçiştiriyorlar. Oysa bu ne ecel ne de kaderdir, tamamen patronların kâr hırsının ve hükümetin gerekli denetimleri yapmamasının sonucudur. Daha da önemlisi işçilerin örgütsüzlüğünün sonucudur.
Ağır çalışma koşullarını, taşeronluk sistemini ve bu sistemi yaratanları, artan işçi ölümlerini ortadan kaldıracak olan işçilerin örgütlü mücadelesi olacaktır.
Örgütlüysek her şeyiz örgütsüzsek hiç bir şey!