Birlikteliğin paylaşımın, yan yana gelmelerin diğer günlere göre daha sıcak, daha samimi yaşandığı zamanlardır bayramlar. Hiç görmediğin haber almadığın, dostların, akrabaların hatırlandığı, paylaşımların arttığı zamanlardır bayramlar. Çocuklara yeni kıyafetlerin alındığı, onların sevinciyle mutlu olduğumuz zamanlardır bayramlar. Kapılarımızın en çok çalındığı ve minik ellerin “iyi bayramlar” diye şekere uzanmasıdır bayramlar. Çocuklar şeker yesinler diye, evlerimize rengârenk şekerlerin girdiği zamanlardır bayramlar. Fabrikalarda, bayram öncesi son mesai gününde, tüm işçi arkadaşlarımızla içten duygularımızla tokalaştığımız ve birbirimize “İyi bayramlar, sağlıklı bol kazançlı nice bayramlar” dileklerimizi ilettiğimiz zamanlardır bayramlar. Bu bayram da böyle oldu. Son mesai saatinde tüm arkadaşlarımız ile “daha nice bayramları birlikte, yan yana geçirmemiz” dilekleri ile tokalaştık ve ayrıldık. Bayram tatiline giriyor olmamızın verdiği mutlulukla bindik servislerimize.
Ancak, bu mutluluk uzun sürmedi. Bir haber aldım ve arkadaşımın çalıştığı fabrikadan sayı belli olmamakla birlikte en az 100 işçiyi işten attıklarını öğrendim. Üstelik işten çıkarmalar devam edecekmiş. İşveren bayram haftası fabrikayı komple tatile çıkarmış. Bu uzun tatilden yararlanmak isteyen işçiler, memleketlerine, ailelerinin yanına, kimileri ise tatil yapmak üzere ayrılmış bulunduğu şehirden. Bir yere gitmeyip evinde olanlarsa kuryelerin getirdiği acı haberi almışlar tabi. Memleketlerinde olan ya da başka şehirlerde olan işçi arkadaşlar ise merakla “acaba benim de adresime kurye bir kâğıt getirdi mi?” telaşına düşmüş durumdalar. İşçilerin yaşadığı bu duygu durumunu düşünebiliyor musunuz? Bunu anlamak için bizim de aynısını yaşamamız gerekmiyor elbette. Bugün onlar, yarın biz…
Hani bayramlar bereketti, paylaşımdı, kardeşlikti, aile olmaktı? Arkadaşım diyor ki: “Bu nasıl bir insafsızlıktır ki bayram üzeri, işçileri tatile çıkartıyorsun, arkasında da dalga geçer gibi, işsizliği bayram hediyesi olarak kapılarına gönderiyorsun?” Yanıtım gecikmedi elbette. “Pardon ama biz kimde insaf arıyoruz ki? İşverenlerde mi? İşlerine geldiği zaman patronların söylemi ile aynı gemide olur, aile oluruz. Ne zaman ki çay demini alır, posan kalır, atılıverirsin gemiden. İşverenle aile olmamız, aynı gemide olmamız mümkün mü? Hangi aile bir ferdini bayramda sokağa atar? İşsiz, ekmeksiz bırakır. İşçilerin kredi ve icra borçları varken, çocukların okul masrafları yaklaşmışken, bir aile, bir ferdini sokağa atabilir mi? Bu kadar kötülük yapabilir mi?”
Biz işçiler, patronlar sınıfı ile ne aynı gemide yer alabiliriz ne de bir aile olabiliriz. Çünkü işçilerin ve patronların çıkarları hiçbir zaman ortak olmadı ve olamaz da. Biz işçiler yaşam ve geçim telaşındayken, onlar ise servetlerine servet katma, lüks yaşamlarını koruma, yatırımlarını arttırma telaşındadırlar. Bu çıkarlarını gerçekleştirenler ise biz işçileriz. Ne zaman ki onların çıkarlarına ters düşen bir durum ortaya çıkar, bunun bedelini işsizlik olarak öderiz. Bununla korkuturlar ve sustururlar. Arkadaşımın işyerinde olan tam da budur. Uzun saatler boyunca ağır çalışma koşulları altında ezilen, bitkin düşen, sosyal yaşamdan kopan, geçim derdi çeken, Türk Metal çetesinin on yıllardır işçilere göz açtırmadığı, tam da bu nedenlerle “Metal fırtına” döneminde, Türk Metal’den istifa eden işçilerin olduğu Bursa Delphi fabrikası bu. Bu dönemde hakkını arayan, Türk Metal çetesine başkaldıran, Metal Fırtınanın bir parçası olan işçiler, kurban bayramı arifesinde, Türk Metal çetesinin de işbirliği ile işten atıldı.
Daha nice fırtınalar yaratacak işçi sınıfı. Bu fırtınaların başarıya ulaşabilmesi için, biz işçiler, geçmiş mücadele deneyimlerini öğrenmek zorundayız. Buralardan dersler çıkarmak zorundayız. Sermaye sınıfının oyunlarına ve saldırılarına karşı duracak bir örgütlülüğe ve hazırlığa sahip olmak zorundayız. Birlikteliğimizi sağlamak ve birlikteliklerimizi korumak zorundayız. İşte o zaman, daha güçlü bir şekilde sermayenin karşısına dikileceğiz. Ne patronlar sınıfı ve onların iktidarları, ne de Türk Metal gibi patronlar sınıfına hizmet eden sendikalar, bizlerin mücadelesini durduramayacak. O günler bizim en şanlı bayramımız olacak!