
2015 sonbaharında TİS görüşmelerinde MESS’in işbirlikçisi Türk Metal, işçiler açısından ihanet sözleşmesine imza atmıştı. Üstelik sözleşme süresi üç yıl olarak belirlenmiş ve bu, Türk Metal tarafından “büyük başarı” diye sunulmuştu. Birleşik Metal-İş’e bağlı işçiler ise kendi sendikalarına baskı yapmış ve MESS tarafından dayatılan sözleşmeyi kabul etmeyerek greve kadar götürmüşlerdi. MESS ise iktidar partisini arkasına alarak metal işçilerinin grevini “milli güvenliği bozucu nitelikte” ilan edip yasaklamıştı. Patronlar ve hükümet, metal işçilerinin hak arayışının karşısında yan yana saf tutarak işçilerin kazanımlarına, haklarına saldırdı. İşçilerin çalışma ve yaşam koşullarını iyileştirme mücadelesi “milli güvenliği bozucu” ilan edildi. Türk Metal’in yıllardır ücretlerin son derece düşük tutulduğu Bosch fabrikasında MESS sözleşmesinden daha yüksek zam oranları içeren bir sözleşmeye imza atması ise bardağı taşıran son damla oldu. Yıllarca Türk Metal boyunduruğunda çalışan işçiler, ücret zamlarının Bosch fabrikasında alınan zamlarla eşitlenmesine ve daha demokratik bir sendika için atama usulü yerine temsilcilerin işçiler tarafından seçilmesi talepleriyle Bursa Kent Meydanında toplandılar. Türk Metal işçileri bölmek, dağıtmak için elinden geleni yapsa da kıvılcım kendiliğinden aleve dönüşüvermişti. İşçilerin eylem için hiçbir hazırlığı olmamasına rağmen öfke taşmıştı ve “metal fırtına” başlamıştı. Metal işçileri taleplerinin karşılanması için pek çok fabrikada iş durdurdular. Fabrikaları terk etmeyerek direnişe geçtiler. Bursa’da başlayan eylemler yankısını diğer fabrikalarda da gösterdi. Türk Metal’den istifalar yığınsal olarak sürdü. Devreye yine MESS girdi. İşçi sınıfının bu eylemini ezmek ve önemli bir mücadele hareketi haline gelmesinin önüne geçmek istiyorlardı. Ellerinden geleni artlarına koymadılar…
İşçi sınıfı haklılığına güvenmeli! Sınıf kardeşlerine güvenmeli! Sınıfın dayanışma gücüne güvenmeli! Çıkarlarımız ortak, ortak çıkarlarımız temelinde birleşerek taban örgütlülüğünü geliştirmeliyiz. İşçi sendikalarını gerçek anlamda mücadeleci kılmanın yegâne yolu bu.
Unutmayalım geçmişte Netaş işçileri, 1980 öncesindeki Maden-İş’in mücadele deneyimiyle gerici yasalara ve dönemin baskılarına rağmen karanlığı yırtabilmişti, hak mücadelesini dayanışma ile kazanmıştı. 1986 yılında Netaş fabrikasında 3150 işçi, toplu sözleşmede yaşanan anlaşmazlık nedeniyle greve çıktı. 1980 askeri darbesinin işçi hareketinde yarattığı gerilemeye ve karanlığa rağmen işçiler greve çıkmışlardı. Grev öncesi, işyeri komitelerini oluşturan ve taleplerini belirleyen Netaş işçileri, 88 maddelik sözleşme taslağı hazırladılar. Haklı davalarına inanan işçiler 12 Eylül darbesinin getirdiği yasakları deldi. İşçiler büyük bir dayanışma ağı oluşturarak grevi kazanımla sonuçlandırdılar. Karanlığı yırtarak işçi sınıfına yol gösterdiler. Kazanımları şunlardı: Yasada 4 ile sınırlandırılan ikramiyelerin 6’ya çıkarılması; fabrika disiplin kurullarında, eşit sayıda işçi ve işveren temsilcisinin yer alması ve başkanın dönüşümlü olarak değiştirilmesi; işten çıkarılan işçiye 3 ay daha işsizlik tazminatı verilmesi. Netaş işçileri birliğine ve sınıfının gücüne güvenen örgütlü işçilerin neleri başarabileceğini göstermişti. 1980 darbesiyle işçi sınıfına unutturulmak istenen sınıf dayanışmasının önemini bir defa daha kanıtlamıştır. Netaş işçilerinin topladığı dayanışma parasının, grevin ardından Derby grevindeki işçilere verilmesi sınıf dayanışmasının en güzel örneğiydi.
Gücüne, örgütlü gücüne güven!