İstanbul’un birçok belediyesinde işçiler greve hazırlanıyorlar. Şimdiden Eyüp, Eminönü, Beyoğlu gibi belediyelerin kapılarına grev kararı asıldı. Belediye işçileri çalışma koşullarının iyileştirilmesini ve ücretlerinin geçimlerini sağlayabilecekleri bir seviyeye yükseltilmesini istiyorlar.
Belediye işçilerini Genel-İş, Belediye-İş ve Hizmet-İş sendikaları temsil ediyor. Belediyelerde yeni dönem toplu sözleşme görüşmeleri yılbaşından bu yana sürüyor. Sözleşmelerin tıkanmasının nedeni belediyelerin işçi sınıfının haklarına yönelik baskıcı tutumlarıdır. Seçim vaatlerinin yalan olduğunu ve kasalarda biriken paraların kimlere gittiğini toplu sözleşme süreçleri açığa çıkarıyor. Haklarımızı almak için vaatlere değil mücadeleye ihtiyacımız var!
İşçiler düzenledikleri basın açıklamalarında, elektrik, su, ekmek, doğalgaz ve gıda ürünlerine yapılan zam kadar, ücretlerine de zam yapılmasını istediklerini dile getiriyorlar. Ayrıca, sendika temsilcilerinin haklarının ihlal edilmemesini, gece çalışmalarında ek mesai ücreti verilmesini, iş yükünün ağırlaşması nedeniyle yeni işçi alımları yapılmasını talep ediyorlar. Belediyeler, birçok bölümü taşeron şirketlere devrederek sendikal örgütlülüğü parçalamaya çalışıyorlar. İşçiler taşeron sistemine de karşı çıkıyorlar.
Belediye işçileri yol, su, imar, kanalizasyon, çevre temizliği, park düzenlemesi gibi birçok işte çalışıyorlar ve sağlıklı bir şekilde çalışmak ve insanca yaşamak için mücadele veriyorlar. Ancak işçilerin taleplerini ve grev kararını sermaye medyası bugüne değin çarpıtarak aktardı. Greve toplumsal desteği azaltmak için, karalama yönlü bir propaganda kampanyası yürüttü. Belediye işçileri yaptıkları basın açıklamalarında hizmetlerin aksamasına neden olanın kendileri ve grev olmadığını, belediyelerin olumsuz tavrı olduğunu dile getiriyorlar.
Patronlar sınıfı ve onların devleti, sağlık, emeklilik ve asgari ücret gibi konularda sadece belediye işçilerine değil sınıfımızın bütününe yönelik bir saldırı kampanyası yürütüyor. Haklarımız, ücretlerimiz ve kazanımlarımız elimizden alınıyor. Hükümetler ve bürokratlar takımı “kriz bizi etkilemez, ekonomimiz çok iyi” diyerek tozpembe tablolar çiziyorlar, ama iğneden ipliğe her şeye zam geliyor, yaşam koşulları ağırlaşıyor, iş saatleri uzuyor. Burjuva devletin, hükümetlerin ve belediye yönetimlerinin bu kadar saldırganlaşmasının nedeni, karşılarında mücadele eden bir işçi sınıfı bulmamasıdır. Haklarımızı kaybetmemek ve yeni haklar elde edebilmek için mücadele etmeliyiz. Belediye işçilerinin mücadelesi bu bakımdan önemlidir. Onların taleplerini kabul ettirmesi tüm işçilere moral olacaktır. Bu bakımdan belediye işçilerinin haklı taleplerini desteklemeli, onların yanında olmalı, sınıf dayanışmasını büyütmeli ve onların kazanması için çalışmalıyız. Belediye işçilerinin de basın açıklamalarında sık sık haykırdığı gibi, kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!