Günler su gibi akıp giderken hepimiz günlük yaşamın telaşına kapılıyoruz. Kimimiz işe gitmek için çileli yollarda, metrobüs köşelerinde, kimimiz okullarda, kimimizse evde koşuşturuyoruz. Çocuklarımızı büyütebilmek, yaşantımızı devam ettirmek için saatlerce üç kuruşa çalıştırılıyoruz. Bu yüzden de ailemizi bile göremiyoruz.
Bütün bunların yanında kapitalist sistemin biz işçi sınıfına yüklediği çeşitli sorunlar var. Bugün Türkiye’de ve tüm dünyada baskı, şiddet, yolsuzluk, ekonomik çıkışsızlık yaşanmaktadır. Kadınlar tacize, tecavüze uğruyor, çocuklar acımasızca öldürülüyor, insanlar cinnet geçiriyorlar. Toplumun büyük çoğunluğu psikolojik travma yaşıyor. Toplumsal bunalım artmış durumda. Dünyada yürüyen bir savaş var ve savaşlarda ölen milyonlarca masum insan var. Her felaketten olduğu gibi savaştan da en çok payını alan yine işçi sınıfı oluyor. Milyonlarca işçi açlık, yoksulluk, sefalet içinde yaşıyor.
Bizlere bunları reva görenler, bizim yaşamlarımıza alt üst eden, bizi istedikleri gibi yöneten patronlar sınıfıdır. Yaşananlar çürümüş, eskimiş, artık miadı dolmuş bir tablonun içindeki resmi andırıyor. Bu tablo karanlıklarla dolu, bu tablo çıkışsızlığın tablosudur. Bunun yırtılıp atılması, yakılması gerekir. Bizler içine düşürüldüğümüz bu kötü durumu kabul etmiyoruz. Biz işçiler artık kendi tablomuzu çizmek istiyoruz. Her geçen gün sayısı artan ve sıralamakla bitiremediğimiz sorunlar, içinde yaşadığımız kapitalist sistemin sonucudur. Bu yüzden de kapitalizm denen bu tabloyu yıkmak için mücadele etmeliyiz!