Geçtiğimiz günlerde 3 doktor aynı gün içinde intihar etti. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi çocuk hastalıkları bölümünde asistan hekim olarak çalışan Dr. Ece Ceyda Güdemek, Batman Bölge Devlet Hastanesinde çalışan kalp damar cerrahisi uzmanı Dr. Engin Karakuş ve Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi 4. sınıf öğrencisi stajyer doktor Yağmur Çavuşoğlu’nun bunalıma girerek intihar etmesi hekimler ve sağlık çalışanları olarak yaşadığımız insafsız çalışma koşullarının etkilerini gün yüzüne çıkardı. Bozuk sağlık sisteminin, performans sisteminin, uzun çalışma saatlerinin, yetersiz hastane sayısından kaynaklanan hasta yoğunluğunun tüm yükü bizlerin omzunda. Bu da yetmezmiş gibi artan fiziksel ve sözlü şiddet oranları, mobbingler, 36 saat süren nöbet sistemi, kışkırtılan sağlık hizmeti talebine yetişme gayretimiz tüketiyor bizleri. Ölen doktor Ece’nin abisi yaptığı açıklamada şöyle dedi: “Çok fazla çalıştırıyorlardı. Bana ‘abi dayanamıyorum’ diyordu”.
Kapitalizm bu işte; yaşatmak için başladığın mesleğin seni öldürmesi. Sistem dört bir yandan ahtapot gibi sarmışken ve bizi sıkıp boğarken, Sağlık Bakanı da üzüntüye boğulduğunu söylüyor. Hemen bir toplantı düzenlenmiş. Var mı elle tutulur bir karar? HAYIR. Peki, bizler ölünce alırlar mı sizce çalışma koşullarımızı düzeltecek kararları? İşçi sınıfı kaç ölüm gördü, kaç intihar gördü, iş kazası sonrası kaç sakatlık gördü? MİLYONLARCA! Demek ki yetmiyor ölümler bir şeyleri düzeltmeye. Daha kaç kere öleceğiz, kaç kere intihara sürükleneceğiz? Birbirimize acımanın, yazık demenin, sosyal medyada üzgün surat koymanın, bizim için bir şeyler yapacaklar diye beklemenin faydası yok. Bu kapitalist düzende tek fayda işçi sınıfının mücadelesiyle gelecek. Doktoru, hemşiresi, metal işçisi, öğrencisi, kadını, çocuk işçisi… Hepimizi yaşatırken yaşayacağımız günlere, bizlerin, kapitalist sömürü sistemine karşı mücadelesi taşıyacak.