
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, geçenlerde benzine ve mazota yapılan zamma ilişkin, “Benzin ve mazotla ilgili otomatik olarak kurulmuş olan bir sistem var. Buna ne bakanlıklar karar veriyor ne hükümet karar veriyor ne de Enerji Bakanlığı karar veriyor. Gerek kur gerekse dünyadaki enerji fiyatlarıyla ilgili artış ne ise o doğrudan oraya yansıtılıyor. Otomatik olarak çalışan bir mekanizma var” demişti. Yani demesi şu ki işçinin cebinden almaya gelince zamlar otomatiğe bağlı, fakat asgari ücrete gelince nedense otomatik olarak çalışan mekanizma işçilerden yana işlemiyor. Hükümet asgari ücrete gülünç zamlar öneriyor.
Biz işçiler, yaşadığımız bu sistemde üç kuruş maaşa ev geçindiriyor, ayın sonunu getiriyoruz. Evin kirası, faturalar, kredi borçları, çocukların okul masrafı derken aldığımız maaşlar kuşa dönüyor. Sağlıktan ulaşıma, ev kiralarına kadar her şeye zam geliyor. Fakat biz işçilerin maaşlarına gelince “kaynak yok”, “makul olmak gerek” diyorlar.
Her sene yapılan asgari ücret tartışmaları bunun en somut örneği. Açlık sınırının bile çok çok altında olan ücretleri işçilere reva gören hükümet, bu sene yapılacak asgari ücrete zam görüşmelerinde işçilerden fedakârlık beklediğini açıkladı. Cebimizdeki parayı geri alırken sistematik çalışan hükümet, asgari ücretin artırılmasına gelince işçilerden fedakârlık bekliyor. Kaşıkla verip kepçeyle alıyorlar. Her gün daha fazla yoksullaştırılıyor, açlığa mahkûm ediliyoruz. Biz işçilere reva görülen sefalet koşullarına boyun eğmemeliyiz. Zamlara, sömürüye karşı tek yapmamız gereken işçi sınıfının saflarında örgütlenip mücadele etmektir.