
Yeni yılın yaklaşmasıyla asgari ücret konusu tekrar gündeme geldi. Asgari ücret tespit komisyonu toplandı. Sendikalar asgari ücret zammı için istenilen ücret taleplerini açıkladı. Tabi Çalışma Bakanının da bazı istekleri oldu. İşçilerin “fedakârlık” yapmasını istedi. 4 aydır metal işkolunda süren bir toplu sözleşme süreci de var. MESS işçilere 3,22’lik bir zam önerdi. İşçiler hariç herkesin asgari ücret hakkında bir yorumu var, beklentisi var. Patronlar asgari ücretin kendilerine büyük külfet olduğunu dile getiriyor ve buna göre zam yapılmasını istiyor. Hükümet işçilerden fedakârlık bekliyor. Başbakan “işçimizi ezdirmeyiz” diyor ama “çok da bir şeyler beklemeyin, enflasyon oranının altında zam yapmadık bugüne kadar bundan sonra da olmaz” diyor. Kimse işçiye sormuyor “1404 lirayla geçinebiliyor musun, bu para yetiyor mu?” diye.
Bugün bakıldığında ev kiraları 1000 liranın altında değil. Doğalgaz, elektrik, su faturası derken asgari ücret uçup gidiyor. İşçilere ancak bir kuru ekmek parası kalıyor. Buna rağmen hâlâ işçilerden “fedakârlık” bekleniyor. İşçiler açlık ve yoksulluk sınırının altında ücretlere çalıştırılıyor. Türk-İş’in yaptığı araştırmalara göre Kasım ayında 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 1567 lira yoksulluk sınırı ise 5106 lira. Rakamlar net bir şekilde ortada.
2023 hedefleri olan patronlar, dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasında olma hayalleri kuruyorlar. Bu hedefler doğrultusunda ilerlerken patronlar zenginleşiyor, biz işçiler ise sefalete sürükleniyoruz ve yoksullaşıyoruz. Otomotiv sektöründe büyüme oranları gururla açıklanırken metal işçisine reva görülen sadece 3,22’lik zam. Metal işçileri bunu kabul etmiyor ve mücadele ediyor. Sefalet ücretine karşı fabrikalarda sendikalarıyla eylemler gerçekleştiriyorlar. Yemekhane eylemleri, yürüyüşler gibi. Sendikalar ilerleyen süreçlerde eylemlerin artacağını dile getiriyor.
Tabii ki mücadele etmeden durumun değişeceği yok. İşçiler örgütlenmeli ve birlik olmalıdır. Örgütlenen ve birlik olan işçi toplu iş sözleşmelerinde ve asgari ücretin tespitinde söz sahibi olacaktır. Biz işçiler birilerinin bizim için kararlar almasını beklemeyelim, mücadele edelim. 1960’lı-70’li yıllardaki işçilerin yükselttiği mücadeleleri örnek alalım.