
Soğuk bir Aralık günüydü. UİD-DER’li bir grup işçi arkadaşla direnişteki KOD-A Bilişim ve DHL Ekspress’teki sınıf kardeşlerimizi ziyarete gittik. Hak arama mücadelesi sebebiyle kardeşlerimiz direnişte. İşçi bültenimizden ya da internet sayfamızdan kardeşlerimizle ilgili haberleri görmüşsünüzdür. Bizim ziyareti gerçekleştirdiğimiz gün KOD-A işçileri 60’lı günlerinde ve DHL Ekspress işçileri 150’li günlerinde direnişlerini sürdürmekteydiler. Hava soğuk direniş çadırları ise sıcaktı. Ziyaretlerimize ilk KOD-A işçisi kardeşlerimizin çadırı ile başladık.
KOD-A Bilişim direniş çadırında ilk gözlemim çadır düzeni ve insan yoğunluğuydu. KOD-A Bilişim direnişinde bir grup kardeşimiz işten çıkarılmış durumda. Öte yandan direniş hem içerden hem de işten çıkartılan kardeşlerimizin vesilesiyle dışarıdan, devam etmekte. İşten çıkarılan kardeşlerimizin çıkarılma gerekçesi sürgünler. Patronlara göre ise kardeşlerimizin işlerini yapmamaları. KOD-A Bilişim bu yıl yalnızca 500 bin lira kâr elde edebilmiş. Yazık değil mi efendim KOD-A Bilişim patronlarına? Patron efendiler şimdi bir de biz işçilerin sendikal hakları ile mi uğraşsınlar, kârlarına kâr katmak varken? Öğle arasında çadır kalabalıklaşıyor. Kardeşler kardeşlerle buluşuyor. Buluşmada cinsiyet, etnik kimlik ya da inançsal bir ayrım yok. Hepimiz sınıfımızın fertleriyiz ve derdimiz sınıfımızın sorunları. Sohbetin ilk konuları direniş olsa da devamı genel olarak sınıfımızın sorunları. KOD-A Bilişim direnişçisi kardeşlerimizle vedalaşarak DHL Ekspress işçisi kardeşlerimizin yanına gidiyoruz. Mesafenin yakınlığı ilginç. Sanki her yer direniş her yer bizim…
DHL Ekspress direniş çadırında merhabalaşmaların ardından koyu bir sohbet başladı. Daha tecrübeli olduğu anlaşılan bir işçi kardeşimiz genel durumu özetledi. Daha sonra direnişin değişik zamanlarına ait tecrübeler üzerine konuşuldu. Burada benim ilgimi çeken iki noktayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Birincisi direnişin ilk başında kardeşlerimiz taburelerini alıp DHL Ekspress önündeki kaldırımda oturma eylemi ile direnişe başlamışlar. Polis gelip OHAL gerekçesiyle bu eylemi gerçekleştiremeyeceklerini söylemiş. Kardeşlerimiz de polise, patrona gidip sendikalaştıkları gerekçesiyle işçilerin de işten atılamayacağını söylemelerini istemişler ve eylemlerine devam etmişler. Burada mesele şu: Polis bu tavrıyla kimin yanında? Direnen DHL Ekspress işçileri ile kimin çıkarları çatışıyor ve polis kimi korumak istiyor?
İkinci paylaşmak istediğim genel olarak sendikal mücadele ile ilgili bir mesele. Yasal mevzuat gereği bir işyerinde belirli bir çoğunluk sağlandıktan sonra Çalışma Bakanlığına başvurularak sendika temsilciliği açılabiliyor. Öte yandan çoğunluğun belirlenmesinde patronlara bir itiraz hakkı tanınmış. Siz yasal olarak sigorta bilgileri üzerinden çoğunluğun sendika istediğini kanıtlayabiliyor olmanıza rağmen, eğer patron istemez ise sizin çoğunluk iddianıza itiraz edip mahkemelerde sizi uğraştırabiliyor. DHL’de yaşanan da tam olarak bu. Devam eden bir mahkeme süreci var. Bu saldırılar sınıfımızın en temel hakkı olan örgütlenme hakkına doğrudan saldırıdır.
Direnişçi işçi kardeşlerimize selam olsun. Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!