İşten atmalara tepki gösteren Deri-İş sendikası, Düzce Desa’da 90 gündür ve Sefaköy’de 23 gündür devam eden direnişte patronun yasadışı tavrını protesto etmek için 26 Temmuzda Sefaköy Desa önünde basın açıklaması yaptı.
Basın açıklamasına, Tuzla ve Düzce’den gelen deri işçilerinin yanı sıra çeşitli sendikalar ve kitle örgütleri de destek sundular. Polisin yoğunluğu ve eylem boyunca sergilediği provokatif tutum dikkat çekiciydi. Ancak patrona ve polise büyük bir öfke duyan işçiler, tüm baskılara inat, taleplerini dile getirdiler. Mücadelelerinin zaferle sonuçlanacağına inanan işçiler büyük bir coşkuyla sloganlarını yükselttiler: “İşçilere değil, çetelere barikat”, “sendika hakkımız engellenemez”, “işçilerin birliği sermayeyi yenecek”, “kurtuluş yok tek başına ya hep beraber, ya hiçbirimiz”, “zafer direnen emekçinin olacak”, “Desa işçisi yalnız değildir”, “yaşasın sınıf dayanışması”!
Basın açıklamasını yapan Deri-İş genel başkanı Musa Servi, işverenin ikiyüzlü tutumunu ve sendika üyesi işçilerin işten atılmalarını protesto etti. Servi, “işveren diyor ki; ben sendikaya karşı değilim, işçilerin performansı düşük olduğu için işten atıldı. Soruyorum Desa işverenine, 8 yıldır burada çalıştırdığın, pazar günleri kahvaltı sofrasından kaldırıp işe getirdiğin, haftada iki gün sabahlara kadar çalıştırdığın Emine hanımın mı performansı düşük? Yoksa ayın elemanı olarak Düzce’de fabrikada aylarca resimlerini astığın işçilerin mi performansı düşük? İşten atılan arkadaşlarına şahit olacağı için işyerinde baskı gören üyemizin de mi performansı düştü? Yoksa sorun sendika üyesi olmaları mı?” diye konuştu. İşçilere ve sendikacılara yönelik baskılara da değinerek sözlerine şunları ekledi: “Sefaköy’de, gözaltına alınan sendikamız yetkilileri ve üyemize, ayrı ayrı 62 YTL «kaldırımı işgal cezası» kesilmiştir. İnancın, haklılığın ve yasaların önünde güçleri ancak buna yetiyor. Biz haklıyız, biz sermayenin karşısına hukuk ile inanç ve kararlılıkla çıkıyoruz.” Servi, son olarak, Hayat TV’nin kapatılmasını protesto ederek, son süreçte devam eden E-Kart, Unilever, Arçelik, Çay-Kur, Yörsan ve ARKAS işçilerinin seslerinin kısılamayacağını belirtti.
Basın açıklamasının ardından, UİD-DER’li işçiler olarak, 8 yıldır Sefaköy Desa deride çalışan ancak sendikal mücadeleden dolayı işten atılan Emine Aslan ile sohbet ettik. Patronun performans düşüklüğü bahanesiyle kendisini işten attığını, kıdem tazminatını, 144 saatlik fazla mesai ücretini ve Haziran ayının ücretini vermediğini söyledi. Direnişe geçtikten sonra, patronun, tazminat ve diğer alacaklarını ödeyeceğini ancak direnişten vazgeçmesini teklif ettiğini belirten Aslan, patronun bu teklifini kabul etmediğini, işçi arkadaşlarını ve sendikayı satmayacağını dile getirdi. İçerdeki işçi arkadaşlarının ve diğer sendikaların, kitle örgütlerinin desteğini sorduğumuzda, Emine Aslan dışarıdaki desteğin iyi olduğunu, ancak içerdeki işçi arkadaşlarına baskı yapıldığını, kendisine selam verenlerin bile patron tarafından sorgulandığını belirtti.En büyük desteğin ailesinden geldiğini söyleyen Aslan ile birlikte iki oğlu ve kızı da fabrika önünde bekliyor. Eşi basın açıklamasına işi dolayısıyla katılamamış. Annesiyle birlikte fabrika önünde bekleyen 16 yaşındaki oğlu şöyle diyor: “Cuma günleri fabrika önüne Çevik Kuvvet geliyor, bizim namaza giden işçileri örgütleyeceğimizden korkuyorlar. Patron Çevik Kuvvet getirerek bizi psikolojik baskı altına almaya çalışıyor ve korkutmaya çalışıyor. Ama biz korkmuyoruz.”
Kızı ise, eskiden cahil olduklarını, bu yaşananları bilmediklerini ve işten atılma korkusuyla çalıştıklarında haklarını aramadıklarını söylüyor. Annesinin haklı direnişinin yanında olduklarını belirtiyor.
Sendikacılar ve başka bölgelerden işçiler, 23 gündür, güneşin altında, fabrika önünde, Emine Aslan ile birlikte mücadelenin zafere ulaşması için bekliyorlar. Düzce Desa’da direnişte olan işçilerin ve Emine Aslan’ın bir kadın işçi olarak sergilemiş olduğu militan duruş örnek teşkil etmektedir. Sahiplenmeli ve dayanışmayı örmeliyiz.
Yaşasın Sınıf Dayanışması!