Sevgili işçi kardeşlerim;
Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) ile yapılan ve 130 bin işçiyi kapsayan grup toplu iş sözleşmesi imzalandı. Bu sözleşme sadece 130 bin işçiyi kapsayan bir toplu sözleşme değildi. Tıpkı asgari ücrete gelen zam, sadece asgari ücretle çalışan işçileri kapsamadığı gibi. Zam dönemlerinde işverenler, her zaman asgari ücrete gelen zammı önümüze koyarlar ve asgari ücrete gelen zam, tüm işçilerin yüzdesini belirler. MESS sözleşmesi de böyledir. Hangi sektör olursa olsun, MESS’e bağlı bir işyeri olmasa dahi, işverenler bu sözleşmeyi takip ederler. Kendi işyerlerinde çalışan işçilere yapacakları zamlarda bu sözleşmelerde alınan zamlara göre tutum alırlar.
Neden böyle söylüyorum? Uzun yıllardır metal sektöründe çalışan bir işçiyim ve hâlâ metal sektöründe çalışıyorum. 15 yıl boyunca, MESS’in bağlı bulunduğu, Türk Metal’in örgütlü olduğu bir işyerinde çalıştım. MESS ile birçok toplu sözleşme süreci yaşadım. Bugün de yaşadığımız gibi, aldığımız zamlar, daha cebimize girmeden, enflasyon, kira zamları, gıdaya gelen zam, elektriğe, suya doğalgaza gelen zamlar karşısında eriyip giderdi. Ay sonu geldiğinde ise gene aynı manzara. Maaştan artan bir şey olmadığı gibi eksi bakiye ile kapatırdık ayı. Türk Metal Sendikası ise imzalanan toplu sözleşmeyi, sendikanın başarısı olarak övünçle anlatırdı. Söyledikleri şu sözleri hiç unutmuyorum: “Biz sadece sizler için zam almıyoruz. Aynı zamanda MESS’e bağlı olmayan, metal işkolunda olsun olmasın, sendikalı–sendikasız, tüm işçilerin ücretini belirliyoruz. Sendikamız Türkiye’de yaşayan tüm işçilerin kaderini belirliyor.” Üye olduğum süre boyunca, onlardan duyduğum tek doğru söz bu olsa gerek, hiçbir zaman unutmadım. Dedikleri doğruydu. Çevre fabrikalardan arkadaşlar ile konuştuğumuzda, MESS’e bağlı olmadıkları halde, bazı arkadaşlarımızın sektörleri dahi metal işkolu olmadığı halde, işverenleri zam yapmak için MESS sözleşmesini bekliyorlardı.
Evet, işçi kardeşlerim. Bu durum bize, MESS sözleşme sürecinin tüm işçileri ilgilendirdiğini gösteriyor. Grev yasağı da sadece metal işçilerinin yasağı değildir. Tüm işçilere karşı bir saldırıdır. Grev yasakları, elbette ki metal işçileri başta olmak üzere, tüm sektördeki işçi kardeşlerimizin dayanışması ile omuz omuza vereceğimiz mücadele ile geri püskürtülebilir. Grev yasağı kararına karşı her birimiz öfke duymalıyız. İşverenlerin arkasında sırtını yasladıkları bir hükümet var. Yasalar, kararlar onlardan yana çıkıyor. Güçlerini bizlere, işçi sınıfına karşı birleştiriyorlar.
Peki, biz güçsüz müyüz? Hayır, asla! Bizim elimizde öyle bir güç var ki, patronların örgütlerini, hükümetlerini, sendikalarını ve yasaklarını dize getirebilir. Dünyayı yaratan, üreten, hayatı var eden bizim hünerli ellerimizdir. Gücümüz üretmekten gelir. Gücümüz birliğimizden gelir. Sen, ben, biz olabilirsek, yan yana gelebilirsek, birlikte mücadele edebilirsek, önümüzde ne grev yasakları, ne de MESS durabilir. Bu sorumluluk bugünün işçilerinin, bugünün anne ve babalarının, bugünün gençlerinin yani biz işçilerindir. Bu mücadele sorumluluğunu çocuklarımıza bırakmayalım. Bunun yolu da örgütlenmekten ve mücadele etmekten geçiyor. Farkında olmamız gereken tek şey var. Bizler, yani sen ve ben, milyonlar içinde yalnız değiliz.
Metal işçisi kardeşlerimiz ile dayanışmayı büyütelim. Yasakları hep birlikte aşalım.