
Her yeni yıla gözlerimizi vergilere yapılan zamlarla açtığımız gibi bu yeni yıla da vergilerdeki artışlarla girdik. Pasaporttan ehliyete, trafik cezalarından, özel iletişim vergilerine, benzinden gıda fiyatlarına, kiralardan elektrik, su gibi temel enerji giderlerine, gelir vergisinden motorlu taşıtlar vergisine, köprü geçişlerinden şans oyunlarına kadar her şeye vergi zammı geldi. Bunlar da yetmiyormuş gibi en çok tüketilen temel gıda maddelerinden biri olan ekmeğin gramajı düşürüldü. Böylece güya zam yapılmamış oluyor! Bir yanda Bakanlar zam oranlarını düşük göstermek için demeçler verirken, öte yandan yüksek zam oranlarına verilen tepkiler yükseldikçe, ayar yapıp başkanlık seçimleri için yeniden güven tazelemeye çalışıyorlar.
2017 yılı yıllık bazda enflasyon oranı %11,92 olarak açıklandı. Peki, bu durum gerçekleri yansıtıyor mu? Tabi ki yansıtmıyor, dar gelirlilerin temel gıda maddelerindeki artış enflasyon oranının çok üstünde. Mesela tüketici hakları derneği (THD) tarafından yapılan hesaplamalara göre mutfak enflasyonu; limonda %60, kabak, domates ve patateste %50, nohut, patlıcan ve yumurta gibi ürünlerde %30 oranında. Tabii ki bunların yanında ödediğimiz KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergiler de doğrudan bir artış içine giriyor. Bir tarafta durum buyken diğer tarafta çalışma koşulları gittikçe ağırlaşıyor. Ücret zamları vergiler ve enflasyonla çarşıda, pazarda eriyip gidiyor. Fazla mesailerle açığı kapatmaya çalışırken meslek hastalıkları ve iş kazalarında hayatlar tükeniyor. Daha fazla çalışıp daha çok yoksullaşıyoruz. Bir tarafta vergilerle haraca bağlanıp, diğer tarafta biriken vergilerle patronlara yeni teşvik kapıları açılıyor. İşsizlik fonuna kesilen paralar patronların kasalarına aktarılıyor. Kamu hizmeti için kesilen vergiler yandaş şirketlere ihalelerle peşkeş çekiliyor. Yap işlet köprülerde geçenden de para kesiliyor, geçmeyenden de. Tüm bunlar yetmezmiş gibi kamu kurumlarının doğru dürüst vermediği hizmetlerin vergileri de artırılıyor. Peki, neden vergiler artıyor? Vergiler artıyor ama yaşam kalitesi, refah neden artmıyor?
Egemenler vergileri artırırken, savaş için ayrılan bütçeyi de artırıyorlar. Dünyanın her yerinde kemer sıkma politikaları burjuva hükümetler tarafından devreye alınmış durumda. Pazar alanlarından yer kapabilmek için savaş düğmesine basılmış Ortadoğu’yu kan gölüne çevirmiş durumdadırlar. Devasa bir zenginlik bir avuç insanın elinde hapsolmuşken dünya nüfusunun yarıdan fazlası açlık sınırının altında bir ücrete çalışmaya mahkûm bırakılıyor. Tam da burada işçi sınıfının mücadelesine adanmış şiirleriyle Hasan Hüseyin Kormazgil’in dizelerini bir kez daha hatırlayalım;
Dünyanın tepesinde bir avuç hışır
Karga kanat çırpsa uykuları karışır
Yağmalanmış emeklerden gelir soylulukları
Yağmalanmış özgürlüklerden
Dinleri imanları vurgun kelepir
Altun ışıltılı kumları kıyıların
Emeğin çiçekleri
Hep onlar için
Hep onlar için takvimlerin mutlu günleri
İçimizin karanlığı
Soframızın öksüzlüğü
Hiç gülmemesi yüzlerimizin
Hep onlar için
Kapitalizm yıkılmadığı sürece devletiyle, kolluk kuvvetiyle, medyasıyla, eğitimiyle sömürü düzeni, bizleri zapturapt altında yaşamaya mahkûm edecektir. Gelin hep beraber faturayı hep bize çıkartan bu kahrolasıca düzeni alaşağı edelim, bütün emekçilerin, işçilerin özgürce üreteceği ve yöneteceği yeni bir dünya düzeni kuralım.