
3. Havalimanı inşaatında 400 işçinin iş cinayetine kurban gittiği yönünde haberler çıkıyor. Bu durum, Türkiye’de iş kazaları yönünden nasıl vahim bir tablo ile karşı karşıya olduğumuzu gözler önüne seriyor. Son olarak 2017 yılında 2006 işçi iş cinayetlerinde hayatını yitirdi. Bu acı tablo gerekli denetimlerin yapılmadığını ve önlemlerin alınmadığını ortaya koyuyor.
Çalışma Bakanlığı, iş müfettişleri aracılığıyla işyerlerinde denetimler gerçekleştiriyor. İşe ilk başladığım yıllarda müfettişler ayrıntılı denetim yapıyorlardı. Ya da bana denk gelen denetimlerde öyle görünüyordu. Tek tek çalışanların eğitim durumlarına, sağlık raporlarına, üretim sahalarındaki sıkıntılara ayrıntılı bakıyorlardı. Son iki senedir yapılan denetimlerde her şeye yüzeysel bakılıyor.
OHAL ilan edildikten birkaç ay sonra İstanbul’da denetim yapılan inşaatların birçoğu müfettişler tarafından durdurulmuştu, bunlardan sadece birkaçı mühürlendi, geri kalanı ise kolluk kuvvetleri tarafından mühürlenmedi bile. Çalıştığım işyerine bağlı bir inşaat da o dönemde denetimde ölüme sebebiyet verebilecek eksiklik bulunduğu için mühürlenmiş, çalışması durdurulmuştu. Fakat inşaat patronu o şekilde çalışmaya devam etmişti.
Geçtiğimiz haftalarda çalıştığım OSGB’nin hizmet verdiği iki işyerine, iş müfettişleri denetime geldiler. İki işyerinin de denetimlerine katıldım, denetimler içler acısıydı. Müfettişler, ellerindeki dosyaları bir an önce kapatıp üzerlerindeki işi bitirmenin derdindeydiler. Bir işyerinde yangına karşı hiçbir önlem alınmamıştı, hatta acil çıkış kapıları bile yoktu. Normal şartlarda çoklu ölüme sebebiyet verebilecek bu durumdaki işyerinin üretimi durdurulmalı, sorun çözülene kadar işyeri mühürlenmeliydi. Tahmin edeceğiniz gibi üretim durdurulmadı. Üretim alanı hızlı hızlı denetlendi, göstermelik birkaç eksik husus yazıldı. Yapılan denetimden sonra toplantı odasında müfettiş ile konuşmaya başladık. “Burada bir sürü sorun var. Sizin gelmeniz iyi oldu, bu sorunlar işçilerin canını yakıyor. Burada her hafta yangın çıkıyor. Üretimi gezerken gördünüz, büyük bir yangın çıksa toplu ölümler yaşanabilir. Siz geldiniz artık bu sorunlar çözülür” dedim. Müfettiş de “bizler de yazıyoruz ama maalesef işveren istemezse bir şey yapmıyor. Bizim de elimizden bir şey gelmiyor” dedi. Bu açıklama üzerine daha fazla dayanamayıp “siz yaptıramıyorsunuz, bizim yetkimiz yok. Ne olacak bu işin sonu? Yarın burada birkaç işçinin öldüğü bir kaza olsa kim sorumlu olacak? Hemen iş güvenliği uzmanı sorumludur, diye olayı kapatacak devlet” dedim. Müfettiş bozulmuştu, konuyu değiştirdi.
Denetimin devamında bu müfettiş bilirkişilik de yaptığından bahsetti. İşveren vekilini çeşitli konularda uyardı. Ben de bilirkişi olduğunu öğrenince Bursa’daki boya fabrikasında kazan patlaması sonucu 5 kişinin hayatını kaybettiği kazayı hatırlatarak kazadan sonra iş güvenliği uzmanının tutuklanması hakkında ne düşündüğünü sordum. “Oradaki iş kazasına çok üzüldüm. İşverenin oğlu da hayatını kaybetmiş” deyince ben sinirlendim. İşveren önlem almadığı için çocuğunu kaybetti, peki diğer 4 işçi ne olacak? Onlar da işverenin yüzünden öldü, burada iş güvenliği uzmanının ne suçu vardı da tutuklandı?” diye sordum. Müfettiş “yasa yanlış kurgulanmış, sizleri sorumlu olarak gösteriyor” dedi.
Ortaya çıkan bu acı tablo bu düzende iş cinayetlerinin bitmeyeceğini bir kez daha bizlere göstermiş oluyor. Müfettişler de işverenin adamı gibi hareket ediyorlar. Bursa’da yaşanan patlamadan sonra o işyerinin daha önce iki defa Çalışma Bakanlığı tarafından denetlendiği ve uygunsuzluklar belirlendiği ortaya çıktı. Kazadan sonra iş güvenliği uzmanı sorgusuz sualsiz tutuklanmış oldu. Nedeni de kamuoyunu yatıştırmaktı. Bu tablolara maalesef ki çok alışığız. Soma’yı, Ermenek’i unutmadık. Buralarda da Bakanlık denetimler gerçekleştirdi, peşinden toplu ölümler geldi. Peki denetimlerdeki eksikler giderilmeyince patronlara ne oluyor dersiniz?
Sorunun cevabı çok basit, örneğin “uygunsuzluk” olarak “havalandırma yeterli değil” yazılıyor. İşveren havalandırma için bir maliyet çıkarıyor; 150-200 bin lira. Sonra ödeyeceği cezayı öğreniyor; 2500-3000 lira. İşveren doğal olarak önlem almak yerine ceza ödemeyi tercih ediyor. Bu durum Ermenek’te yaşanan toplu iş cinayetinde de medyaya yansımıştı. Sondaj yapılmadığı için işverene komik bir ceza kesilmişti. İşveren de önlemini almadan işine devam etmişti.
Bu tür kazaların önüne kısmen de olsa geçilebilmesi için asıl sorumlular yani patronlar, bu davalarda yargılanmalı ve ağır cezalar almalıdırlar.