
Geçenlerde işyerinde işler çok yoğundu. Ustabaşı hepimize “iş al, iş ver, boş bekleme, konuşma, çabuk ol” diye bağırıyordu. Hemen aklıma altı sene önce izlediğim, UİD-DER tiyatro topluluğunun sahnelediği Köle İbrahim Tuhaf Konuşuyor adlı tiyatro oyunu geldi. İlk katıldığım etkinliklerden biriydi. O güne kadar tiyatroya hiç gitmemiştim. Sahneden sesler geliyordu: “Taş al, taş ver, taş koy!” Köleler çalışıyorlardı. Bunlar eski Mısır’da firavuna piramit yapan kölelerdi. Çok şaşırmıştım, benim gibi işçiler işçi tiyatrosu yapıyorlardı. Oyun gereği kapıda duran muhafızları canlı değil robot sanmıştım. Oyunun konusu, çalışırken kafasına taş düşen İbrahim’in köleleri bilinçlendirmesi, köleliğe ve firavunlara karşı birlikte mücadele vermeleriydi.
Biz işçilerin kölece çalışma koşullarını çok net şekilde anlatıyordu oyun. Sonradan anlamıştım işin içinde örgütlü işçiler olunca çok değerli, muazzam şeylerin ortaya çıktığını. Onlar parasız çalışan kölelerdi, altından saraylar yapıyorlardı firavunlara. Şimdi bizler de ücretli köleyiz ve yine modern firavunları zengin etmek için uzun saatler boyunca çalışıyoruz. Çünkü işçiler olarak birlik değiliz. Patronlar istedikleri gibi bizi kötü koşullarda karın tokluğuna çalıştırıyorlar. Oyun aynı zamanda işçilerin nasıl örgütleneceğini ve başlarındaki firavunlardan nasıl kurtulacağını da anlatıyordu. Tarihte de zalimler sonsuza kadar hüküm sürmemiş. Ezilenler günü gelmiş ezenlerin saltanatını yıkmışlar. Köle isyanları, Paris Komünü, Ekim Devrimi bize gösteriyor ki işçi sınıfı sömürü çarklarını tersine çevirebilir. Oyunda anlatıldığı gibi mavi gök kubbenin altında ve bereketli toprakların üstünde ne varsa bizim olacak!