
Son zamanlarda gündemde olan şeker fabrikalarının özelleştirilmesi konusunun bizleri oldukça ilgilendirdiğini düşünüyorum. Türkiye’nin pancar üretiminden çekilmesi, şeker ihtiyacının mısırdan yapılan nişasta bazlı şekerden karşılanması ve bunun satışa sunulması ihtimali bizler için tehlike arz ediyor. Genetik yapısına müdahale edilmiş gıdalardan üretilen tatlandırıcıların insan sağlığına zararları oldukça fazla. Çay şekeri, ekmek, paketli yiyecekler, tatlılar, ketçap, mayonez ve daha sayamadığım kadar çok üründe hâlihazırda kullanılan NBŞ, karaciğer yağlanmasından kansere, obeziteden gut hastalığına kadar birçok hastalığın ortaya çıkmasına neden oluyor.
NBŞ üretiminin %60’ını elinde bulunduran küresel firma Cargill’in Avrupa ülkelerine göre Türkiye’de üretim kotası çok daha fazla. Avrupa’da ortalama %1,5 olan NBŞ üretim kotası, Türkiye’de %15’e çıkarıldı. Avrupa’da kişi başına düşen NBŞ tüketimi yıllık 1 kg iken Türkiye’de 6 kg olmuş durumda. Göz göre göre üretimine izin verilen hatta yıllar içinde hükümet tarafından üretim kotası arttırılan bu madde insan sağlığı açısından bu denli tehlikeyken, patronlar için kâr aracı…
Kapitalizmin doğası gereği gerçekte ihtiyaç olmadığı halde bir ürünün üretimi yapılabilir. Üretilen şey insanları çeşitli ciddi hastalıklara, hatta ölüme sürüklese bile yapılabilir. Patronlar sınıfı ve onların sırtını dayadığı burjuva hükümet, nasıl işçiler haklarını istediklerinde, greve çıktıklarında, OHAL’den istifade ederek yasak getiriyorsa, yine aynı hükümet halkın sağlığını hiçe sayarak patronların kârını düşünerek hareket ediyor. Biz işçilerin ise birbirimizden başka dayanağımız yok. Sağlıklı, huzurlu, güvenilir bir dünyada yaşamak istiyorsak, birbirimizden başka yol arkadaşımızın olmadığının farkına varmalı, bu çürümüş kapitalizmi yıkmalı, gelecek kuşaklara güzel bir dünya bırakmalıyız. Unutmamalıyız örgütlüysek her şeyiz, örgütsüzsek hiçbir şey!