
Birleşik Metal-İş Sendikasının 70’inci kuruluş yıldönümünde tanıtılan ve Maden-İş çalışma grubunun 10 yıllık emeği sonucunda hazırlanan Derinden Gelen Kökler kitabında işçilerin nice mücadelesi anlatılıyor. Hem de o mücadeleleri veren, o mücadelelere tanık olan işçilerin ağzından. Üç oğlu Kavel grevcisi olan Hasibe Nine 70 yaşındaydı ve oğullarının mücadelesini kendi mücadelesi sayıyordu. Onun hikâyesi o dönemde işçiler arasında dilden dile anlatılıyordu.
O yıllar kapitalizmin Türkiye’de sıçramalı bir biçimde geliştiği yıllardı. Köyden başta İstanbul olmak üzere büyük sanayi merkezlerine göç her geçen gün artıyor, fabrika çevrelerinde suyu, yolu, alt yapısı olmayan gecekondularda yaşam kavgası veriliyordu. O dönem İstinye bu emekçi semtlerinden biriydi. İstinyeli kadınlar, Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihinde asla unutulmayacak bir kazanımın mimarları olan Kavel Destanını yazan işçilerin yanındaydılar.
Bu günle kıyaslandığında sanayide toplam işçi sayısına oranla kadın işçi sayısı çok azdı. Sayıca azdılar ama aç gözlü patronların onları hiçe sayan saldırılarına karşı erkek işçilerin mücadelesi onları da sarıyordu. Eşlerinden, erkek kardeşlerinden, babalarından başlayarak büyüyen sınıf kavgası emekçi kadınlar olmadan kazanılamazdı. Kimisi Hasibe Nine gibi 70’li yaşlarına gelmiş bir işçi anasıydı. Kimisi gencecik işçi eşleriydi.
Hasibe Hamza’nın yani Hasibe Ninenin üç oğlu Kavel Kablo Fabrikasında grevci işçiydiler. Hasibe Nine onlarla grev yerine gider, ziyaretçilere eylemi anlatır, destek isterdi. Her gün mahalleden kadınları toplayıp fabrikadaki grev yerine getirirdi. Grevi bastırmak için gelen Valiye, Emniyet Müdürüne kafa tutardı. Bir gün Vali’nin yakasına yapışıp “senin çoluk çocuğun yok mu, bu insanlar da kendi çocukları için uğraşıyorlar, ne istiyorsun bunlardan?” diyerek hesap sormuştur.
Grev yerinde Karadenizli Hasibe Ninenin diğer işçilerin ailelerine de cesaret veren tutumları şöyle anlatılıyor: “Ha buradan bi uşağumu alın sizi vururum. Vermem bir tane uşak ha. Bunlara bunu yapacağınıza bu hale getüren … çocuklarına yapın.” Elinde bastonuyla nine barikatın en önündeydi. Onu gören kişiler geri duramazdı.
Nineler başta olmak üzere İstinye halkının mücadelesini Kemal Türkler sendika bülteninde şöyle değerlendirmişti: “İstinye’de oturmakta olan halk çocuk ve ihtiyar olmak üzere günün her saatinde grev yerine geldi, işçilerle ilgilenerek onlara büyük manevi destek verdi. Hele birkaç yetmişlik nine geçmişteki dedelerinin büyük güçlük ve imkânsızlıklar içinde elde ettikleri kahramanlıkları hatırlatıyor, haklı davalarından dönmemeleri için işçilere kuvvet kaynağı oluyorlardı.”
Kavel grevcilerinin mücadelesinde işçi eşlerinin desteği de grev boyunca kesintisiz devam etti. Patronlar sınıfının şiddetle saldırdığı zamanlarda bile geri adım atmadıkları gibi bazen de işçilerin önünde onları korumak için çocuklarını da yanlarına alarak etten duvar ördüler. Aralarında hamile olanlar da vardı. Ama ona rağmen fabrikadan mal çıkarmaya çalışan kamyonların önüne yatıp barikat oluşturuyorlardı. Kadın erkek omuz omuza verilen bu mücadele ile zafer kazanıldı. Kavel grevinden sonra anayasa mahkemesinin aldığı kararla grev yasağı kaldırıldı. 1963 yılında toplu sözleşme ve grev hakkı kabul edildi.
Türkiye işçi sınıfı hareketinde 1960’lı-1970’li yıllar işte böyle mücadele dolu yıllardır. O dönemde kadın ve erkek işçilerin omuz omuza verdikleri hak alma mücadelesi onların bilinçlerini de ilerletmiştir. Hayata bakışları değişmiştir. Özellikle başta Maden-İş ve DİSK’te örgütlenmiş öncü işçilerin kendi sınıfları ile patronlar sınıfı ve onların temsilcilerinin çıkarlarının ortak olmadığını kavramış olması onların işçi sınıfının siyasetiyle yakından ilgilenmelerini sağlamıştır. İşçiler yaşadıkları toplumu, kapitalist sistemin kendilerini sömürerek ayakta durduğunu algıladıklarında ve örgütlenip mücadeleye atıldıklarında sadece kendilerini değiştirmekle kalmamış, toplumu derinden etkileyen değişimlerin de öncülüğünü yapmışlardır. Bu mücadelenin deneyimleri bugün de yol göstermeye devam ediyor.