
Merhaba dostlar. Ben bir işçi-öğrenciyim. Bir yandan okula gidiyorum bir yandan da iş buldukça çalışıyorum. Dünyanın bütün güzelliklerini üreten biz işçilerin gazetesi olan İşçi Dayanışması ile 15 yaşındayken tanıştım. İşçi Dayanışması’nı ilk kez okuduğum zaman bu kadar bizim haklarımızdan bahsedebilecek bir gazetenin varlığına inanamamıştım. Çünkü çevremde her zaman birbiri ile rekabet halinde olan insanlar ve yalan söyleyen kanallar vardı. Okuduğum zaman bu kadar doğru bir yayının varlığı beni sarsmıştı çünkü aklımdakilerin sınırı vardı ve öğrenmiş olduğum sözde doğrulardan çok daha doğru bir kanal keşfetmiştim. Çok şaşırmıştım, şaşkındım çünkü UİD-DER’de bir toplantıya katılmış ve dünyadan bihaber yaşıyor olduğumu anlamıştım, o günden sonra düzenli bir şekilde İşçi Dayanışması bültenimizi takip etmeye ve arkadaşlarıma önermeye hiç ara vermedim, vermeyeceğim de.
İlk kez düzenli ve disiplinli bir işe girmem ile İşçi Dayanışması’nın biz işçiler için ne kadar önemli olduğunu daha çok anladım. Ve bu işyerinde tam 12 saat hiç durmadan koşturuyordum. Bazen müşteriler bile beni durduruyor “çok yoruldun, gel otur dinlen” diyebiliyorlardı. Bu işyerinde benimle birlikte çalışan arkadaşlarıma da İşçi Dayanışması bültenini vermiştim. Maalesef o arkadaş iki gün sonra işten çıktı. Ancak çıkmadan önce bana “burada yazanlarda haklısın, yalnız bunlarla (o patronu kastediyordu) nasıl başa çıkarız?” diyordu. Ben dilim döndüğünce anlattım arkadaşa, fikirlerimizin çok güzel olduğunu ve bana bu gazeteyi nereden alabileceğini sordu. Başka arkadaşlarına da vermek istediğini söyledi. Ertesi gün ben ona üç İşçi Dayanışması götürmüştüm ki işten ayrıldığını öğrendim. Ancak İşçi Dayanışması bu, olduğu yerde durmuyor, işçinin zihnine bütün gerçekleri açık açık anlatıyor. Öyle patronların medyasındaki gibi sorunları çözümsüz bırakmıyor. Her soruna hakkıyla bir çözüm öneriyor. Diyor ki bizlere “patronların düzenine değil, kendi örgütlü gücüne güven.”