Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği sitesinde yayınlanmıştır (https://uidder.org)


Çiftlik Bank: Yoksulların Sırtındaki Tezgâhlar

Kocaeli’den bir petrokimya işçisi

23.03.2018

İnsanlık olarak büyük çalkantıların yaşandığı karanlık bir dönemden geçiyoruz. Gelişmiş olanlar dâhil tüm ülkelerde yaşam standartları düşüyor; işsizlik, gelecek kaygısı ve toplumsal huzursuzluk artıyor. Emekçi kitleler umutsuzlar, kaygılılar ve mevcut koşulların daha da kötüleşmesinden korkuyorlar. Korku onları endişe ve arayışa sürüklüyor. Kapitalist düzen işçi ve emekçi kitlelere aynı zamanda zengin olma hayalleri pompalıyor. Kısa yoldan zengin olma ve bireysel kurtuluş arayışları, Çiftlik Banak olayında olduğu üzere dolandırıcılara gün doğmasına neden oluyor.

Milli piyango, sayısal loto, at yarışları ve iddaa gibi şans oyunları hemen hemen her hafta oynanır. Elbette kıt kanaat geçinen işçilerin birçoğu da bu şans oyunlarını bin bir umutla oynar. Önce sonuçları beklemeye başlar: “Acaba büyük ikramiye bu sefer bana çıkacak mı? İddaa’da oynadığım maçlar gelecek mi? Acaba bahis oynadığım at yarışta birinci olur mu? ” Sonunda hep kaybederler. Çünkü bu tür sistemler işçi, emekçi kitlelerin parasını kapmak için kullanılan, başkalarının zengin olduğu tezgâhlardır. Şans oyunları isminin kullanılması yoksul işçilerde “sizin de şansınız olabilir, sizde kazanabilirsiniz” algısı yaratmak için seçilmiş sinsi bir tanımlamadan, bir örtüden başka bir şey değildir. Bir işçinin milli piyangodan kazanma olasılığı on milyonda birdir ancak. Somutta da bu tür oyunlar geniş yığınların katılım yaptığı kumar masalarıdır ve işçiler, çok düşük orandaki istisnayı katmazsak çoğunlukla bu masaların kaybeden oyuncusu olurlar. Çünkü kumarda hep oynatanlar ve en az riskle en çok parayı ortaya koyanlar kazanır.

İşçi ve emekçi kitlelerin emek vermeden kolay yoldan para kazanma, zengin olma hayaline kapılarak başvurdukları başka yöntemler de var. Bunlar çeşitli miktarlarda sermaye ortaya koyarak katılım ortağı oldukları saadet zinciri tarzında sanal veya öyle olmasa bile sürdürülebilir olmayan Çiftlik Bank, Anadolu Farm, Titan veya Amway, Oriflame ürünleri satışı benzeri sistemledir. Bazen de ancak büyük sermaye sahiplerinin çeşitli vurgunculuk yoluyla kazandığı, fazla parası olmayanların ise paralarını zenginlere kaptırdığı borsa gibi finansal yapılardır.

İsminin ne olduğuna bakılmaksızın Anadolu Farm, Titan, Amway veya bir başkası, bu organizasyonların işleyişi aynen şu şekildedir: Tepeden aşağıya bir piramit gibi inşa edilen, yukarısında bir kişi veya bir ekipten aşağıya doğru binlerce üyenin oluşturduğu bu yapılarda, yüksek kârlar vaat edilerek kandırılmış katılımcılar mevcuttur. Piramidin tepesinde durup bütün sistemi organize eden, dolandırıcılığı ve umut tacirliğini meslek edinmiş kişiler, göstermelik birkaç tesis açılışı yaparlar veya ürünün çeşitli medya kuruluşları ya da sosyal medya üzerinden reklamını yaparlar. Tabii devletin bürokrasisi de bu açılışlara katılıp boy göstermekten, hatta bu girişimler için teşvik vermekten geri durmaz. Ayrıca böylesi yüksek bir kârın mümkün olamayacağı bilindiği halde devletin yetkilileri, vatandaşın parasını toplayarak iş yapan bu sahtekârları zamanında denetlemediğinden, vatandaşı zamanında uyarmadığından, gerekli tedbirleri zamanında almadığından, yoksul emekçiler birazcık şüphelenseler de gerçekte olan bitenin farkına varamazlar. Ünlü oyuncuların da reklam unsuru olarak kullanılması, güveni daha fazla arttırır. Ayrıca topladıkları paraların bir bölümünü ilk etapta üyelere geri verip onlarda kazandıkları algısını yaratan dolandırıcılar, kısa sürede üyelerin güvenlerini kazanırlar. Daha çok üye kazandırana daha çok kâr vaadinde bulunarak üye sayısını binlere, on binlere hatta yüz binlere kadar ulaştıran tepedeki bu umut tacirleri, günün sonunda toplanan paraların büyük bir çoğunluğu ile yurt dışına kaçarlar. Arkalarında yatırdığı paranın çok az bir kısmını geri alabilmiş, kandırılmış yoksul emekçiler kalır. Güncel olması bakımından da Çiftlik Bank hadisesi bunun en çarpıcı örneklerinden biridir.

İşçi kardeşler; bu tür oyunların, sistemlerin hitap ettiği insanlar çoğunlukla fazla risk almadığını düşünerek para kazanmanın mümkün olduğuna inanan yoksul insanlardır. İşçiler, burjuvalara özeniyorlar ve bu tuzaklara düşüyorlar. Ama asıl gerçek şu ki onlar patronlar sınıfıdır, biz ise işçi sınıfıyız. Bizim yapabileceğimiz şeyler sınırlıdır. Biz yalnız emeğimizle para kazanabiliriz. Ayrıca mücadele vererek elde edebileceğimiz, büyütebileceğimiz ekonomik, sosyal ve demokratik hakların yanı sıra mücadele deneyimlerinden başka çocuklarımıza bırakabileceğimiz bir miras yoktur. Patronlar sınıfı ise bizi sömürerek kârlarına kâr katıp servetlerini büyütür. Sonra da bu serveti ve kendi sınıf deneyimlerini çocuklarına miras bırakır.

Ne şans oyunları ne de saadet zinciri tarzlı sistemler; bu yollarla işçi sınıfı abat olmaz, bilakis bu sistemler işçilerin paralarını hortumlamak için onların sırtına kurulmuş tezgâhlardır. Sırtımıza kurulan tezgâhlara aldanarak, bu tezgâhların bir parçası olarak yoksulluğumuzun ve sorunlarımızın üstesinden gelemeyiz. Sömürü sistemi yıkılmadan yoksulluktan kurtuluş olmayacağını bilelim. Sorunlarımızı aşmak için örgütlenelim, sendikalaşalım, el ele verelim. Birlik olunca aşamayacağımız hiçbir zorluk yoktur.


Kaynak URL: https://uidder.org/ciftlik_bank_yoksullarin_sirtindaki_tezgahlar.htm