İnsan içinde bulunduğu toplumdan, dünyadan kopuk yaşayamaz, tek başına ayakta kalamaz. Ancak bir arada yaşamanın, birlikte hayatı sürdürmenin bazı gerekleri vardır. Ortak çıkarların korunması, geliştirilmesi ve bu çıkarlara sahip çıkılması gibi. Bunun için dayanışma gerekir. Dayanışma; bir topluluğu oluşturanların duygu, düşünce ve ortak çıkarlarda birbirlerine karşılıklı bağlanması demektir.
Bizler işçileriz. Gece gündüz durmaksızın çalışan, didinen, üreten milyonlarca elin, ayağın tıkır tıkır işlediği devasa bir sınıfın parçalarıyız. Yarattığımız zenginliğin kırıntısına mahkûm edilen milyonlarız. İşte bu yüzden dayanışma en çok bize yani işçi sınıfına lazım. Dayanışmaya en çok işçilerin ihtiyacı olduğunu her fırsatta vurgulayan ve adını da buradan alan İşçi Dayanışması bülteni tam 10 yaşında.
İşçi Dayanışması yayınlandığı ilk günden beri işçi sınıfının sesi olmaya devam ediyor. Patronlar sınıfının medyası yayınlanan programlarla, filmlerle, haberlerle, yazılarla işçilere, yoksul emekçilere rekabeti, bencilliği, umutsuzluğu, karamsarlığı pompalıyor. Tüm bunlara inat 10 yıldır aksatmadan “rekabet ve bencilliğe inat, yaşasın dayanışma”, “yaşasın işçilerin uluslararası mücadele birliği” diyen İşçi Dayanışması bir arada hareket eden işçilerin nelerin üstesinden geldiğini bizlere aktarıyor. Tarihimizi, nasıl hünerli, direngen bir sınıfın parçası olduğumuzu öğreniyoruz. Dünyanın her köşesinden dayanışmayla hareket eden işçilerin verdikleri mücadele örnekleriyle sınıfımıza olan inancımızı ve kendi gücümüze olan güvenimizi tazeliyoruz. Bu inancı ve güveni büyütmek için İşçi Dayanışması’nı okumaya ve okutmaya devam etmeliyiz.