
İşçiler birbirinden kopuk ve habersiz olduğunda patronların düzeni tıkır tıkır işler. Patronlar da düzenleri böyle sürüp gitsin isterler. İsterler ki Liverpool liman işçilerinin grevinden Mersin liman işçileri haberdar olmasın, Adana’daki saya işçilerinin direnişinden Gebze’deki metal işçileri haberdar olmasın, hatta isterler ki işçilerin yan fabrikadaki direnişten dahi haberi olmasın. İsterler ki işçiler gerçek düşmanını bilmesin bilinçlenmesin. İsterler ki işçiler tek bir ses olarak tek bir sınıf olarak birleşip mücadele etmesin.
İşte bu yüzden işçilerin kendilerinin çıkardığı ve yine kendisi gibi işçileri bilinçlenmeye ve örgütlenmeye çağıran İşçi Dayanışması biz işçiler, emekçiler için büyük öneme sahiptir. İşçi Dayanışması, işçilerin grevlerini, direnişlerini göstermeyen, iş kazalarının nedenini işçilerin ihmaliymiş gibi gösteren, hakkını arayan işçiye patron ağzıyla “bir sürü işsiz var” diyen düzen medyasına inat, 10 yıldır bıkmadan usanmadan işçi sınıfının sesi olmaya devam ediyor.
Karanlık süreçler toplumları sürekli bir umutsuzluğa ve hiçbir şeyin değişmeyeceği algısına sürükler. Olmadık yalanlar, sansür ve kara propagandalarla kitleler yalnızlaştırılıp etkisizleştirilmeye çalışılır. Ancak biz işçi dayanışması sayesinde biliriz ki yalnız değiliz. Biliriz ki İstanbul’da Gebze’de Adana’da Mersin’de ve daha bir sürü yerde bizim gibi milyonlar var. Biliriz ki işçi sınıfının tarihi şimdi yaşadığımız gibi nice karanlık süreçten bu güne gelmiştir.
Olağan dönemlerde dahi sesini duyurabileceği alanları çok sınırlı olan biz işçilerin bu karanlık süreçte sesi soluğu, gözü kulağı olan İşçi Dayanışmasına her zamankinden fazla sahip çıkması okuması ve okutması gerekir.