
İşçi Dayanışması gazetemizi dağıttığımız ve sorunlarımızı tartıştığımız fabrikalardan birinin önündeydik. Mesai bitmiş işçiler gruplar halinde çıkıyorlardı fabrikadan. İşçilerin yoruldukları her hallerinden belliydi. Birçoğu kendini bir an önce servise atıp başını koltuğa yaslama isteğiyle acele acele yürüyordu.
Yanımdan geçen ilk gruba: “Merhaba, gene çok yorulmuşsunuz anlaşılan” dedim.
Grubun ortasında duran uzun boylu, kirpi saçlı, diğerlerinden üç beş yaş büyük görünen işçi: “Pestilini çıkarmadan adama ekmek mi verir bunlar?” dedi. Yanındaki düz uzun saçlı, hafif kilolu ve kısa boylu işçi: “Siz geçen ay da gelmiştiniz. Dağıttığınız dergiyi okudum serviste. Bulmacayı da çözdüm. Kolaydı ama” dedi. Ben de; “bu gazete işçilerin emeği ve alın teriyle çıkıyor. Bizim sesimiz, soluğumuz haklarımızın kolektif savunucusu, isterseniz mektup yazabilirsiniz” dedim.
Yanımızdan geçen işçi gruplarıyla bir yandan selamlaşıp konuşuyor, bir yandan da bültenlerimizi dağıtmaya devam ediyoruz. Sekiz-on metre ilerimden bir işçi; “Bu gazetenin kıdem tazminatlarıyla ilgili yazdıkları doğru mu? Kıdem tazminatlarının fona devredilmesi bizim zararımıza mı?” dedi yüksek sesle. Tam cevap verecektim ki iki üç metre ilerimden başka bir işçi: “Evet kardeş, kıdem tazminatlarının fona devredilmesi bizim zararımıza. İŞÇİ DAYANIŞMASI YAZMIŞSA DOĞRUDUR” dedi. Ben her ay arkadaşlardan alıp okuyorum, ne yazıyorlarsa hep doğru çıkıyor.”
Nasıl gururlanmış nasıl mutlu olmuştum. Bu gün de tüm canlılığıyla hatırlarım. Gururumuza, umudumuza, mücadele aracımıza sahip çıkıp onu büyütelim.
ONUNCU MÜCADELE YILINDA YAŞASIN İŞÇİ DAYANIŞMASI
YAŞASIN İŞÇİ SINIFININ ULUSLARARASI MÜCADELE BİRLİĞİ