
Geçtiğimiz hafta Tuzla Tersanelerinde ağır çalışma koşulları sonucunda ölümlerin sayısı 101’e yükselmişti. Ama tersanedeki ölümler sadece Tuzla’yla sınırlı kalmıyor. Ölümler Pendik Tersanesine de sıçramış durumda. İki günde iki işçi iş cinayetine kurban gitti.
İlk ölüm haberi Pendik’ten geldi. Pendik Limanında çalışan Yaşar Recep Rumen adlı işçinin yük boşaltma işlemi sırasında damarı kesildi. Pendik devlet hastanesine kaldırılan işçi kan kaybından öldü. Eğer işçi hastaneye daha çabuk yetiştirilebilseydi veya tersanede bir sağlık görevlisi bulunsaydı kan kaybı engellenebilir ve ölümden kurtulabilirdi. Ama tersanelerin her zamanki vurdumduymazlığından ötürü bir işçi patronların kârı uğruna yaşama veda etti.
Diğer ölüm haberi ise bir gün sonra Pendik Askeri Tersanesinden geldi. Tersanede çıkan yangın sonucunda Yusuf Aksungur adlı işçi hayatını kaybetti. Yanı başında çıkan yangını söndürmeye çalışırken vücudunu saran alevler yüzünden ağır yaralanan işçi hastaneye kaldırıldıktan bir gün sonra yaşamını yitirdi. Bu ikinci ölüm ise tersanenin yangın önlemini almadığını gösteriyor. Eğer yangının meydana geldiği yerde bir yangın görevlisi bulunsaydı diğer işçi bu yangını söndürmeye çalışmayacaktı ve boş yere hayatını kaybetmeyecekti.
Her geçen gün çalışma koşulları daha da kötüleşiyor. Ve bu duruma patronlar seyirci kalıyor. Hiçbir şekilde tersanelerde iş güvenliğine dair önlemler alınmıyor. Bu önlemleri hem almıyor hem de üstüne üstlük işçileri bilgisizlikle, cahillikle vb. suçluyorlar. İşçiler tersanelerde meydana gelen ölümlere ve patronların bu pervasızca açıklamalarına seyirci kalmamalıdır. Tersanede var olan koşullar değiştirilmelidir. Yeni iş güvenliği yasası, çalışma saatlerinin kısaltılması gibi değişiklikler yapılmalıdır. Bu da ancak tersanedeki işçiler birlikte hareket ederek örgütlenip bu koşullara karşı başkaldırdıkları zaman olacaktır. Çünkü işçilerin gücü birliğinden gelmektedir. Kısacası, örgütlüysek her şeyiz örgütsüzsek hiçbir şey!