Hükümet; “çalışma hayatında milli seferberlik”, “kendi işini kuranlara yardım programı”, “mesleki eğitim programları” gibi birçok uygulamayla işsizliği azaltacağını iddia etmişti. Hükümetin “hedef 2 milyon istihdam”, “1 milyon ilave istihdam” türünden sloganları işsizliğin artmasını engelleyemedi. Üstelik TÜİK'in verilerine göre işsizliğin yanı sıra onca teşvike rağmen kayıt dışı çalışanların sayısı da arttı. 2017'de yaratılan istihdamın 520 bini kayıtlı, 464 bini kayıtsız. Sadece İŞKUR aracılığıyla iş arayanların sayısı 2,5 milyon. Türkiye İstatistik Kurumunun verilerine göre 2016 yılında işsiz sayısı 3 milyon 330 bin iken, 2017 sonunda bu sayı 3 milyon 454 bin oldu. Yani TÜİK’in verilerine göre işsizlik oranı %10,9. DİSK-AR’ın araştırmasına göre ise 2017’de işsiz sayısı 6 milyon 190 bin, işsizlik oranı ise yüzde 18,3.
TÜİK ile DİSK-AR’ın işsizlik rakamları arasında ciddi bir fark olduğunu görüyoruz. Bu farkın nedeni işsiz tanımındaki farklılıktan kaynaklanmaktadır. TÜİK devletin resmi istatistik kurumu olarak “işsizlik” tanımını son derece dar tutuyor. DİSK-AR ise daha geniş bir işsizlik tanımı yapıyor ve hesaplamayı bu tanıma göre yapıyor. Dolayısıyla, resmi işsizlik oranı DİSK-AR’ın geniş tanımlı işsizlik oranının çok altında kalıyor. TÜİK, gerçek durumu gözlerden saklayabilmek ve işsizliği daha az gösterebilmek için işsizlerin bir kısmını işsizlik tanımının dışına atıyor. Standart işsizlik olarak da tanımlanan dar tanımlı işsizlik hesabında, işsiz sayılmak için bazı şartların sağlanmış olması gerekiyor. Bunlardan birkaçı ise şöyle: İŞKUR’a kayıtlı olmak, son 4 hafta içerisinde aktif olarak iş arıyor olmak, bununla birlikte iki hafta içerisinde işe başlayabilecek durumda olmak, 15 yaşını doldurmuş olmak. Mesela iş aramaktan yorulduğu için iş aramayanlar, ailevi bir nedenle son 4 haftada iş aramaya ara verenler, iş bulabilme umudunu kaybettiği için iş aramaktan vazgeçenler TÜİK’e göre işsiz sayılmıyor. Kısa ve geçici bir işte çalışıyorsanız, çok düşük ücretlerle haftada bir-iki gün çalışıyorsanız, karnınızı doyuramıyor olsanız bile yine de işsiz kategorisine girmezsiniz. Nihayetinde, işsizlik rakamlarını azaltmaya yönelik birçok daraltmaya rağmen yine de sayının artıyor olması sorunun ne derecede yakıcı olduğunu gözler önüne seriyor.
İş bulamayan milyonlar, en temel gereksinimlerini bile karşılayamıyor. Son günlerde sıklıkla şahit olduğumuz; çaresizce borç batağına sürüklenen kimi emekçilerin intihara kalkışmaları, kendilerini yakmaları milyonların hayat koşullarının yansımasının sadece bir yanıdır kuşkusuz. Diğer tarafta, bir iş sahibi olanlarımız ise uzun saatler çalışıyor, üzerine mesaiye kalıyor fakat yine de aldığımız ücretlerle ay sonunu getiremiyoruz. Bir yanda milyonlar işsiz diğer yanda çalışan milyonların posası çıkarılıyor. Binlercesi ise iş cinayetlerinde kurban ediliyor. “Herkese iş, çalışma saatleri düşürülsün ücretler yükseltilsin” talebinde bulunmak ve bunun için mücadele etmek bugün biz işçiler için daha da bir önem taşıyor.