İş güvenliği önlemlerinin alınmaması, denetimlerin gerektiği gibi yapılmaması nedeniyle her gün iş cinayetleri gerçekleşmeye devam ediyor. Söz konusu kâr olduğunda, patronlar sınıfı için işçinin hayatının bir makine kadar değeri yoktur. Sermayenin çıkarları için elinden geleni esirgemeyen hükümet ise, işçilerin yaşamlarını veya sağlıklarını yitirmelerine göz yummaya devam ediyor.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin Mart ayı iş cinayetleri raporuna göre, Mart ayında gerçekleşen iş cinayetlerinde en az 122 işçi hayatını kaybetti. 2018’in ilk 3 ayında hayatını kaybeden işçilerin sayısı 394’e ulaştı.
İSİG Meclisi’nin çeşitli kaynaklardan ulaştığı bilgilerle hazırladığı rapor, iş cinayetlerinin devam edeceğini, bu gidişle yılsonuna kadar daha yüzlerce işçinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirebileceğini gözler önüne seriyor.
Rapor, 122 işçinin 6’sının kadın, birisinin ise 15 yaşında bir çocuk işçi olduğuna dikkat çekiyor. 8 göçmen işçi de bu sayının içinde. Hayatını kaybeden işçilerden sadece birinin sendikalı olduğuna dikkat çekiliyor.
İş cinayetleri en çok inşaat, taşımacılık, tarım, metal, madencilik işkollarında meydana geldi. Ölüm nedenleri arasında ise her ay olduğu gibi yüksekten düşme, trafik/servis kazası ve ezilme/göçük en başta yer alıyor.
İSİG Meclisinin raporunda meslek hastalıklarına ve işçilerin yaşadığı sorunlara da yer verildi. Meslek hastalıklarının tespiti ve nedenleriyle mücadele edilmesi ile ilgili talepler şöyle sıralandı:
- Hastalık ve yaralanmaya yol açabilecek iş kaynaklı maruziyetler tespit edilmeli ve önlenmelidir.
- İşe bağlı hastalıklar teşhis edilmelidir.
- Tüm hastalıkların içindeki iş kaynaklı etyolojik faktörler tespit edilmeli ve bunlarla işyerlerinde mücadele edilmelidir.
- İşe bağlı hastalık, yaralanma ve ölümler bireysel ve toplumsal düzeyde, maddi ve manevi, olarak tazmin edilmeli, kurbanlar ve yakınları salt tıbbi olarak değil ekonomik ve sosyal olarak da rehabilite edilmelidir.
Bunun için öncelikle:
- İşçi sağlığı temel bir insan hakkı olarak kabul edilmelidir.
- İşçi sağlığı alanında çalışan hekimlerin faaliyeti basitçe bir hizmet sağlayıcılık olarak değil tıbbi ve toplumsal bir sorumluluk olarak görülmelidir.
- İşyeri Hekimleri işverene değil çalışana ve topluma karşı sorumludur. İşverenin işyeri hekimine ödediği ücret hekim sorumluluğunun etik ve toplumsal özünü değiştirmez.
- Hekimlerin, çalışanlara hakkıyla hizmet verebilmesinin asgari koşulunun çalışanın özgürce hekime başvurabilmesi olduğu unutulmamalıdır: İş kaynaklı bir maruziyeti ya da hastalığı varsa baskıya uğrama korkusu olmaksızın tıbbi ve hukuki prosedürleri izleyebilmeli bu hak, açık ve kesin yasal güvencelere kavuşturulmalıdır.