
İlk gece vardiyasına gideceğim gün iyice dinlendim. Uykumu aldım, hazırlandım ve servise binmek üzere evden çıktım. Buraya kadar sıkıntı yok. Zaman ilerledi, gece saat 01.30 gibi yemek saatimiz geldi. Gece olması nedeniyle yağlı yemekleri midemiz almadığı için yiyemedik tabi. Seçenek olarak kahvaltılık var ama o saatten sonra bir şey yiyemedik. Bir arkadaşımız mide yanmalarından bahsetti, “artık geceleri yemek yiyemiyorum” dedi. Ötekisi “şu gece vardiyaları yasaklansa keşke, hiç sevmiyorum” dedi. Biri de “niye, bence çok iyi” deyince şaşırdık ve kendisine “neden” diye sorduk. O da “sabah çocuklara vakit ayırıyorum, gün içinde temizlik yapıyorum, faturaları ödüyorum, akşam yemeğimizi de hazırlayıp öyle çıkıyorum, yoksa yetiştiremem” dedi. Yani asılında sevdiğinden değil başka bir seçeneği olmadığından gece vardiyalarını tercih ediyordu.
Saat 03.00’e doğru hattaki kadınları gayri ihtiyari gözlemlemeye başladım. Gözlerinden uyku akıyordu hepsinin. Gecenin 12’sinden sabahın 8’ine kadar ayakta çalışıyorduk. Saat 04.00 gibi iki kadın arkadaşımıza fena halde uyku bastırdı. Uykusunun açılması için önce birini sonra ötekini sürekli yüz yıkamaya gönderdik. Tabi ilk kez gece vardiyasında çalıştığım için heyecandan, kaygıdan benim uykum falan gelmiyor, işçi arkadaşlarımı gözlemliyorum. Sabah sekiz oldu bende hâlâ bir sıkıntı yok gibi… Servise bindik saat 08.30 gibi eve girdim. Kapıyı açar açmaz evdeki her şey gözüme batmaya başladı. Feci derecede saldırgan ve huysuzum… Yerdeki terlik, yıkanmamış bulaşık, yamuk duran sandalye sinirlerimi bozmaya başladı. Elime ne geçerse “bu niye şimdi burada?” diye fırlatıyorum. Sonra “ya bana ne oluyor, niye bu kadar sinirliyim, ben evden çıktığımda böyle değildim ve ev gene bu haldeydi. Neden şimdi sinirlendim?” diyerek kendimi sakinleştirmeye başladım. Koltuğa oturdum. Uykusuz kalınca ağlayan, huysuzluk yapan bebekler gibiydim. Uykum görünürde yoktu ama gece uyumadığım için bunun gece vardiyasından, uykusuzluktan olduğunu fark ederek kendimi sakinleştirdim.
Bu durum kuşkusuz uzun süre gece vardiyalarında çalıştıktan sonra nükseden birçok sağlık sorununun yanında ufak bir örnek. Fakat gece vardiyalarının biz işçilerde ve özellikle kadınlarda gerek fiziksel, gerekse ruhsal açıdan yol açtığı sorunlara dikkat çekmek açısından önemli. Çünkü biz kadınlar gece vardiyasında çalıştığımızda gündüzleri yeterince uyumuyoruz. Kapitalist sistemin, erkek egemen zihniyetin dayattığı “kadınlık görevlerimizi” yerine getirmekle meşgul oluyoruz. Patronlar tarafından fabrikalarda sömürülen biz kadınlar, bir de evde ev işleri, çocuk bakımı, yemek, çamaşır, faturaların ödenmesi gibi görevleri de üstlenmek zorundayız. Birçok işçi kadın gece vardiyalarını istemezken, bir kısmı ise başka bir çaresi olmadığını düşünerek evdeki işlerini yetiştirmek için gece vardiyalarına razı olmak zorunda kalıyor. Çocuklarına bakacak kimsesi olmayan çiftler farklı vardiyalarda çalışıp evde de nöbetleşe çocuklara bakmak zorunda kalıyorlar. Fabrikada mesaisi biten kadının evde mesaisi başlıyor bu kez. İşyerinde yemek ve çay molalarında bir araya geldiğimizde sağlık sorunlarımızdan konuşmaya başlıyoruz. Ama yaşadığımız bu sağlık sorunlarının aslında gece vardiyalarından kaynaklandığını bilmeyen birçok kadın arkadaşımız var. Gece vardiyaları uyku bozukluğu, migren, mide bulantısı, mide yanması, kronik yorgunluk, sinir hali, adet düzensizlikleri, beslenme düzeninin bozulması, sindirim sistemi bozukluğu, kalp damar rahatsızlıkları, kanser gibi birçok hastalığın ortaya çıkmasına neden oluyor. Bir yandan fabrikalarda yaşanan iş kazalarının büyük bir çoğunluğunun gece vardiyalarında olması da tesadüf değildir. Sabaha doğru uykunun iyice bastırmasıyla dikkat dağılıyor ve birçok iş kazası yaşanıyor.
Patronlar sınıfı kârlarına kâr katmak için makineler hiç durmasın isterler. Yatırdıkları sermayeyi en kısa zamanda kâra çevirmek isteyen patronlar, işçiler de hiç durmasın isterler ve bizi nöbetleşe çalıştırırlar. Bu çalışma sisteminde biz işçiler adeta bir robot gibiyiz. Patronlar sefa sürsün diye biz işçiler, gece gündüz demeden uzun saatler boyunca, vardiyalarda, düşük ücretlere çalıştırılıyoruz. Şairin dediği gibi;
“Hep onlar için takvimlerin mutlu günleri
içimizin karanlığı
soframızın öksüzlüğü
hiç gülmemesi yüzlerimizin
hep onlar için…”
Biz kadın işçiler erkek işçilerle omuz omuza vererek, patronlar sınıfının bize dayattığı, insana değer verilmeyen bu çalışma koşularını değiştirebiliriz. Takvimlerin mutlu günlerinin işçiler için olduğu, soframızın öksüzlüğünün son bulduğu, yüzlerimizin güldüğü günler ellerimizde, yeter ki birbirimize güçlü ellerle kenetlenelim!